Define Ararken
Gerçek Korku Hikayeleri – Define Ararken ve Şeytanı Gördüm başlıklı 2 kısa yaşanmış korku hikayesini aşağıda okuyabilirsiniz:
Define Ararken
Benim de başımdan 2-3 faklı doğaüstü olay geçti. Çanakkale merkezde yaşıyorum. 26 yaşındayım. Küçüklüğümden beri define işlerine gönül vermiş biriyim. Üç arkadaşımla birlikte hem zaman geçirmek hem macera yaşamak için yıllardır define arıyoruz. Dağlar, tepeler, ovalar, mağaralar falan filan işte… Neyse, biri bir yer söyledi bir gün. Gider miyiz gitmez miyiz derken gittik. Kilitbahir köyünde bir yer. Saat 03:30 filandı. Başladık kazmaya. İki metre kadar yer kazdık. Tam taşı kaldırıp, altınları alacaktık ki bir anda biri belirdi yanımızda.
Biz tabii ki korkudan ürperdik. Gelen kişi tuhaf biriydi. “O paraya ellemeyin! Olduğu gibi yeri kapatın ve gidin! Zarar görürsünüz yoksa.” dedi ve gitti! Tabi korkudan bizim elimiz ayağımız titredi. Tık yok hiçbirimizde. Rengimiz, benzimiz attı…Başıma gelen ikinci hadise de yine Kilitbahir’de yaşandı. Eski bir çeşme yerinde… Biz yine üç arkadaş, define olduğu söylenen yere gittik. Saat gece 12:00’de son gemi kalkıyor Kilitbahir’e… Arkadaşlarla; kazmaya saat 03:00 ya da 04:00 gibi başlarız diye tahmin ediyorduk. Mevsim de yazdı zaten. Saat sabaha karşı 4 oldu.
Kazıya başlamak niyetiyle çeşmenin oraya gittik. Bir tabur asker o çeşmeden abdest alıyordu. Biz de sıraya girdik. Onlarla beraber abdest aldık. Sabah namazını kıldık. Onlar kayboldu tek tek. Biz de kazmadan geri döndük ve bir daha da Gelibolu yarımadasında define aramamaya yemin ettik. Başımdan geçen üçüncü tuhaf olaysa Çanakkale’nin Dümrek köyünde oldu. Gece saat 04:00 filandı. Köy oldukça eski, köklü bir köy… Biz ne bilelim; orada Dedlik denen bir yer varmış yolun üstünde. Saatine denk geldin mi görünüyorlarmış… Köye yakın bir yere geldik ki ne görelim!
Ağaçta bir gelin salıncak kurmuş, sallanıyor. Dilimiz tutuldu, boğazımız düğümlendi. Ne anlatılır ne yaşanır. Tüylerim diken diken oldu şimdi yazarken bile. Köy meydanına zor attık kendimizi. Arabadan iner inmez meydandaki eve soktuk kafamızı. Allah kimseye yaşatmasın. Başımdan geçen dördüncü olaya gelince: Askerdeyim. Arkadaşla nöbetteyiz mezarlığa yakın bir yerde. Yanımdaki arkadaşla acayip sesler duyduk. Mezarlıktan bir çocuk ağlaması geliyor sanki ama anlatamam…
“Ulan” dedik “biri çocuğunu mezarlığa bıraktı gitti herhalde!” girdik mezarlığın içine. Biz yürüdükçe ses uzaklaşıyordu. Neyse döndük geri; yine başladı ağlama sesi. Yine yürüdük mezarlığa; ses yine uzaklaştı. Arkadaşa işaretle “Yere yat!” dedim. O da ben de bir mezarın dibine uzandık. Yine ağlama sesi başlayıp yakınlaşacak mı diye beklerken beyaz bir şey, gölge diyebilirim, ışık hızında yanımızdan geçti. Arkadaşa işaretle “Gördün mü?” dedim “Evet” dedi ve kalktık. Nöbet yerimize gittik. Ağlama sesini bir daha da duymadık.
Şeytanı Gördüm
Anlatacaklarım tamamen benim başımdan geçti. Ben genelde metal müzik dinlerim. Karanlık şeylere ilgim fazladır. Bir ara resmen bu işin içine batmıştım. Sürekli sitelerden şeytanla ilgili şeyler araştırıyordum ve hiç Allah, dua etmek gibi şeyler aklıma gelmiyordu. Üzülerek ve utanarak söylüyorum ki artık şeytandan ve cin gibi şeylerden korkmuyor, resmen onları görmek ve iletişime geçmek istiyordum. Her gece düşünüyordum. Düşünmez olaydım. Bu şeyleri düşünmeden ve inancımı az da olsa kaybetmeden yıllar önce de bir rüya görmüştüm…
Rüyama şöyle bir değineyim: Kırmızı renkli, boyutsuz gibi görünen bir yerdeydim. Çok uzaktan gördüğüm iğrenç ve garip, korkunç yaratıklar görüyordum. Hepsi siyah bir boşluğa doğru gidiyor ve oraya girmeden önce de bana bakıp, gülümsüyorlardı. Sonra; sanki bir anda onlara yaklaştım. Önümde çok ama çok yakışıklı, genç bir adam belirdi. Bana gülümsedi. “Merhaba tatlım. Aramıza katılmakta niye bu kadar geciktin?” dedi. İçten içe “Bu şeytan” diyordum, o da sanki ne düşündüğümü duyar gibi gülümsüyordu. “Merak etme. Sen de bize katılacaksın.” diyordu ve o anda uyandım. O zaman şimdi düşündüğüm şeyleri düşünmediğim için pek önemsememiştim bu rüyayı.
Neyse günümüze dönelim. 2011’in hangi ayıydı hatırlayamıyorum şimdi ama her gece şeytanı görme umuduyla yattığım o gece nihayet onu gördüm. Ama gördüğümde inanılmaz bir dejavu (daha önceden yaşadığın bir olayı tekrar yaşama hissi) yaşadım. Yıllar önce gördüğüm o rüyadaki adamdı bu! Karşımdaydı ve bana “Hoş geldin” diyordu. “Ben sana dememiş miydim?” Kan ter içinde kalktım o sabah ve hemen sırdaşım ve kuzenim Ayşe’yi aramak için telefona koştum. Bunları anlatabileceğim tek kişi oydu. Anneme anlatsam “Rüya” der, geçerdi. Ancak Ayşe’yi arıyorum, arıyorum açmıyor…
Önce pek fazla telaş etmedim çünkü onun telefonu çok sık bozulur… Ama ona haftalarca ulaşamayınca evine gittim. Gittiğimde ise duyduğum şeyler karşısında şok oldum. Ayşe ateşler içinde yanıyordu. Ve evden kimseyle konuşmuyor, sadece birkaç dua okuyor ve ağlıyordu. Ben gelince hemen sarıldı ve ismimi sayıklamaya başladı. Annesi de haftalardır ilk defa konuştuğu için bizi yalnız bıraktı. Keşke bırakmasaydı… Hastalandığı gece bir rüya görmüş: Rüyasında alevler içinde beni ve çok yakışıklı bir adamı konuşurken görmüş. Daha sonra görüntü silinmiş ve timsah, yılan ve fare ile domuz karışımı tuhaf bir yaratık, sürünerek ona yaklaşmış ve şöyle demiş “O, sonunda doğru yolda… Şimdi sıra sende… Gel… Gel…” deyip duruyormuş.
Bunları duyunca dizlerimin bağı çözüldü resmen. Ben de ona yaşadıklarımı ve gördüklerimi anlattım. Evden ayrılırken de geceleri uyurken hep dua etmeye ve telefonlarımızı sürekli açık tutmaya söz verdik. Eve döndükten sonra yine peş peşe kabuslar görmeye devam ettim. En sonunda Burger King’te buluşup gördüklerimi anlatırım diye Ayse’yi aradım. Telefon çaldı, çaldı… Sonunda birisi açtı. “Alo, alo!” diyordum ama sadece “İmmm, ummm…” gibi sesler geliyordu. Ayşe’nin, bir de abisi var. Adı Mustafa. “Mustafa abi sen misin?” dedim, o da “Evet” dedi. “Sen de Türkan’sın di mi?” dedi. “Çok şaşırdım çünkü Ayşe’nin o telefonunda ismim yazılı değil.
Korkmuştum. “Evet” dedim ve “Ayşe evde mi?” diye sordum. Yine aynı sesler gelmeye başladı. Bu sefer tam kapatacakken “Yatıyor” dedi ve kapattı. Ben hemen Face’e koştum; Ayşe’ye mesaj atmak için. Bir de ne göreyim!? Ayşe 3 dakika önce bir şey paylaşmış. Mesaj da yazdım; cevap verdi. Daha sonra “Face’den beni ara” dedim ve o da aradı. Ben bayılacak gibiydim artık. Olanları anlattığımda telefonunun açık ve hep yanında olduğunu, ayrıca sabahtan beri Face’te olduğunu söyledi. Telefonu elimden düşürmüştüm…
Kendime geldiğimde telefonu kapatıp hemen annemin yanına koştum. Daha sonra ise kabuslar devam etti.. Her gece dua etmeme rağmen… Ama o günden sonra hiç bırakmadım dua etmeyi. Bir süre sonra kabuslar giderek azalmaya başladı. Bir noktadan sonra da o tür kabuslar görmedim hiç şükür. Bu olayı tamamen yaşadım… Alıntı ya da uydurma değil.