Tapınak Şövalyeleri’nin Gücünün Kaynağı

0
(0)

Tapınak Şövalyeleri olarak bilinen tarikat, Fransız Hugues de Payen tarafından 1119 yılında Kudüs’te kuruldu. Öncelikli amaçları Hristiyan hacıları korumak olan ve başlangıçta 9 şövalyeden oluşan bu grup on yıl sonra, 1129 yılında Katolik Kilisesi tarafından resmen tanındı.

Tapınak Şövalyeleri’nin Yükselişi

Kudüs’ün fethi sırasında gösterdikleri üstün başarılar sayesinde Kudüs Kralı tarafından fazlaca değer gören 9 şövalyeye konaklamaları için ‘Süleyman Mabedi’ tahsis edildi. Başlangıçta 9 şövalyeden oluşan tarikat, gün geçtikçe sayısını artırdı ve sayıları 15.000’leri buldu.

Savaşlarda elde edilen başarılarda pay sahibi olan bu Tapınakçılar, zamanla Papa tarafından imtiyazlı hale getirildiler. İstedikleri yerde rahatça hareket edebilen bu tarikata katılmak, birçok Avrupalı soylu tarafından hedef haline gelmiş ve bu bağlamda tarikata oldukça yüklü miktarda para vermişlerdir.

Tapınak Şövalyelerinin Yeraltına Çekilişi

İşin içine ‘maddiyat’ girince bozulan her şey gibi Tapınakçılar da zamanla asıl hedeflerinden sapmışlar ve Tapınakçı kelimesi zenginlik ve güç kavramlarını kapsayan bir olgu haline gelmiştir. Elde ettikleri güç sayesinde artık Avrupalı krallar tarafından tehdit olarak görülen Tapınakçılar, 70 senelik bir hükümranlık sonunda, 1189’da Kudüs elden çıkınca güç kaybetmeye başlamışlar.

Fransa Kralı IV. Philippe’in kafirlik, eşcinsellik, dinsizlik ve putperestlik gibi suçlamaları yönelttiği Tapınakçılar, Papa tarafından aforoz edilmiş ve birçoğu yakılarak idam edilmiştir. İlk yakılarak öldürülme 13 Ekim 1307 yılı, Cuma günü gerçekleşmiştir. 13 rakamının uğursuzluğu ve ‘Kanlı Cuma’nın kaynağı bu engizisyon kararıdır. Bu engizisyon kararlarından kaçabilmeyi başaran Tapınakçılar’ın bir kısmı yer altına saklanmış, daha sonra ‘Masonluk’ olarak bilinecek kavramın temellerini atmıştır.

Tapınak Şövalyeleri’nin Güçlerinin Kaynağı

Şimdi gelelim işin ilgi çeken kısımlarına… Tapınak Şövalyeleri’nin itham edildiği suçlardan birisi, dinsizlik yani Katolik Kilisesi’ne karşı başkaldırı idi. Ayrıca putperestlik ile suçlandılar. Peki bu suçlamalar ne kadar gerçeği yansıtıyor? Bu konularda çok çeşitli iddialar var. Hatta çoğumuz günlük konuşmalarımızda İllüminati ve Masonlar’a zaman zaman değiniriz.

Dünyayı yönettiklerinden, herkesi etkileri altına aldıklarından dem vururuz. Nereden çıkıyor bu söylentiler? Kaynağı nedir? Bilindiği gibi ‘İllüminati’ denilince akla direkt olarak para, güç, mistik güçler gibi kavramlar geliyor. Tapınak Şövalyeleri’nin temelini oluşturduğu Masonluk, bunlara nasıl sahip oldu? Bu konuda en geçerli sebep elbette ki zamanında Avrupalı soyluların, Tapınakçılara katılabilmek için verdikleri servetler gösterilebilir.

Daha önce Tapınak Şövalyeleri’nin, Kudüs’te Süleyman Mabedi olarak da bilinen mabette ikamet ettiklerini belirtmiştik. Burası önemli işte. Hadi birazcık bu mabetten bahsedelim. M.Ö. 970 – M.Ö. 930 yılları arasında yaşadığına inanılan Hz. Süleyman, yüzyıllar sonra bile halen konuşulmaya devam eden bir ihtişam içinde yaşadı. Döneminin en zenginlerindendi.

Hz. Süleyman, hükümdarlığının 4. yılında, Süleyman Mabedi, Süleyman Tapınağı veya Kutsal Ev olarak bilinen mabedin yapım emrini verdi. Bu mabet Süleyman’ın ölümünden sonra fazlasıyla tahrip olmuş olsa da bir duvarı halen ayaktadır. Şu an bilinen ismi ile Ağlama Duvarı. Bu mabedin yapılmasının Tanrı tarafından kendisine rüyasında tebliğ edildiğini söyleyen Süleyman, mabedin yapımında her kesimden insanı çalıştırdı.

Kuran kaynaklı olmak üzere, çalışanlar arasında cinler de vardı. Kuran’da Hz. Süleyman’dan sık sık bahsedilir. Emrine verilenlerin sadece insanlar değil bunun yanında cin topluluklarından da bahsedilir ve Hz. Süleyman’ın bunları yönetebildiği ve işlerinde kullanabildiği anlatılır. Kuran’da da bahsedilen bu cinlerin büyü yapmayı bildikleri fakat bu büyüleri insanlara anlatmalarının, onlarla bu gizli öğretileri paylaşmalarının yasak olduğu geçer.

Buna rağmen bu cinlerin bildikleri bu büyü ve sihirleri, dönemin falcıları ve kahinleri ile paylaştıklarından ve kahinlerin bu büyüleri kullanmalarından dolayı ahirette uğrayacakları ziyandan bahsedilir. (Bkz. Enbiya Suresi – 81, Bakara Suresi – 102, Neml Suresi 16 – 17) Kahin ve büyücülerin bu bilgilere sahip olduklarını öğrenen Hz. Süleyman’ın derhal bu sihir ve büyülerin yazılı olduğu kağıtları toplattığı (Ahit Sandığı) ve kendi mabedine gömdürdüğü söylenir.

Gelelim can alıcı noktaya. Kudüs Kralı tarafından konaklamaları için Süleyman Mabedi tahsis edilen Tapınak Şövalyeleri’nin yada şu anki ismiyle Masonların zenginliğinin altında yatan sebeplerden birinin de bu gömüleri bularak kullandıkları iddiası vardır. Dinsizlik, puta tapma gibi suçlamalar yöneltilen Tapınakçıların bu gizli öğretilere ulaşarak sihir ve büyü ile uğraşmış olmaları ve bunun sonucunda da maddi güç elde etmiş olmaları ne kadar olası?

Masonlar dediğimiz topluluğun şu an elinde bulundurdukları söylenen ‘gücün’ kaynağı bu kitaplar ve içlerinde yazan sihir ve büyüler mi yoksa illegal derin faaliyetleri ile bağışlar mı? Ya da zamanla her ikisi mi? Bilen yok. Tahminler ve söylentiler… Günümüzde Vatikan ile aforoz ettikleri Tapınakçılar arasında yeniden bir bağlantı ve işbirliği sağlanmış mıdır?

Vatikan’ın bu gücünün sadece inanç ve bağışlardan gelmesi ne kadar olasıdır? Yada aforoz edilen Tapınakçılar ile Kilise arasında hala derin bir kopuş ve güç savaşı devam edegelmekte midir? Pekiyi, İsrail’in Kudüs’e sahip olma ve sürekli kazı aşkının ana hedefi “vadedilmiş kutsal topraklar” adı altında sadece bu Ahit Sandığı’nı bulmak mıdır? Eğer bu sandık Tapınakçılar tarafından zamanında bulunduysa İsrail Kudüs’te ne arıyor?

Ana Sayfa

BU İÇERİĞİ NE KADAR BEĞENDİNİZ?

Puanlamak için bir yıldıza tıklayın!

Ortalama değerlendirme 0 / 5. Oy sayımı: 0

Şu ana kadar oy yok! Bu gönderiye ilk oy veren siz olun.

Bu yazı sizin için yararlı olmadığı için üzgünüz!

Bu gönderiyi geliştirelim!

Bize bu yazıyı nasıl geliştirebileceğimizi söyleyin?

Keşfet

Paranormal Haber sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya Devam Edin