Bir gün Süleyman peygamber, veziri Asıf bin Berhiya ile sohbet ediyorlardı. Bu sohbet esnasında, Asıf bin Berhiya, Hz. Süleyman’a:
Hz. Süleyman’ın Emrine Verilmeyen Tek Yaratık
“Acaba senin emrine verilmeyen canlı mahlukat var mıdır?” diye sordu.
Bu sırada; etrafa ateşler saçarak gelen korkunç bir yaratık göründü.
“Ben Süleyman peygamberin emrine verilmedim” dedi.
Bunun üzerine Süleyman aleyhisselam bu yaratığa: “Sen kimsin ? “diye sordu.
Yaratık, Hz. Süleyman’ın sorusunu şöyle cevapladı:
“Benim adım Rıhi Ahmer – Daü Ekber‘dir.
Allah bir kimseye baş ağrısı, yel (vücutta gezen ağrılar), kanla ilgili rahatsızlıklar, basur, mesane ve iç hastalıkları, karın ve kasıklarda şişme, kalp ve mide ağrıları, sonradan gelen delilik, kısmi yada umumi felç, vesvese, kabus, baygınlık, titreme vb. herhangi bir rahatsızlık vereceği zaman beni vazifelendirir.
Ben de gider o kişiye musallat olur, o rahatsızlığın verilmesine vesile olurum.”
Bu cevap karşısında Süleyman peygamber öfkelendi. Ve bu hastalık ve dertlerden korunmanın veya bu rahatsızlıklara yakalananların kurtulmalarının bir yolu olup olmadığını sordu.
Bunun üzerine bu korkunç mahluk kendi adıyla anılan bu Rıhul Ahmar veya Daül Ekberduasının, az önce saydığı rahatsızlıkların hepsine şifa olduğunu ve bu duayı okumaya devam eden kimselerin de bu rahatsızlıklara yakalanmayacağını söyledi.
Ve nünezzilü minel kur’âni mâ hüve şifâün ve rahmetün lil mü’minîn* Allâhümme ene’r- râkî, ve entel vâkî, Ve enteş-şâfî ve eûzübike min şerri mâ kadâyte Yâ Ze’l-Celâli ve’l ikrâm*
Ve eûzübike mine’r-rîhil ahmeri ve’d-dâil ekberi, Ve minel elemil ekberi, ve’d-demil asğari, Ve min tevâtüri’l-imtihâni fi’n-nefsi, ve fi’r-rûhi, ve ve’d-demi ve’l-azmi, ve’l-cildi ve’l-urûki ve’l-asabi, ve’ş-şa’ri ve bi-ızzeti men izâ kadâ emran fe-innemâ yekûlü lehû kün feyekûn*
Ve mahtelefe aleyhilleylü, ve’n-nehâru, min tavârikil insi, ve’l-cânni, illâ târikan yetruku bi hâyrin Yâ Rahmân*
Ve min şerri külli şeytânir-racîm*
Ve min şerri külli dâbbetin, Ente âhizün bi nâsiyetihâ, inne Rabbî alâ sırâtim-müstakîm*
Ente Rabbî ve ılmüke hasbî, fe-ni’mer-Rabbu Rabbî, Fe ni’mel hasbü hasbî, âleyke tevekkeltü ve ileyke ünîb*
Yâ Mâliki yevmi’d-dîn* İkfinâ şerri mâ kâne vemâ yekûnü, vahfeznâ bi-hıfzike ve ahrisnâ biaynikelletî lâ tenâmüvekfinâ min cemî’ıl eskâmi, vel emrâdi, ve cemiıl ıleli, ve’l-hubli, ve’l-cüzzâmi, ve’l-evcâi, ve’l-kesel*
Allâhû neccinî min hâze’d-dâil-ekberi ve’r-rîhil ahmeri ve min külli emrâzi’r rûhâniyyeti-zâhireti ve’l-bâtıneti ve min külli kadâi ve belâi’d-dünyâ, bi hakki kelâmike’l-kadîm ve Rasûlike’l-kerîm ve bi elfi elfi lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm*
Hasbünallâhu ve ni’mel vekîl ni’mel Mevlâ ve ni’men-nasîr, Ğufrâneke Rabbenâ ve ileykel masîr*
Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azîm*
Ve Sallallâhu alâ seyyidinâ Muhammedin, ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellim, teslîmen kesîran, dâimen bâkiyâ.
Merhaba,
Sinan ben; asıl mesleğim gazetecilik. Bu site antropoloji konusundaki kişisel merakımdan doğdu. Yine kişisel meraklarım olan paranormal ve doğaüstü temalı içerikler de bu siteye ciddi bir katkı oluşturdu. Şunu belirtmek isterim ki burada yer alan bilgi ve hikayeler kurgu değil. En azından anlatıcı ve bilgi verenler; anlattıkları hikayeler, verdikleri bilgiler konusunda -bildiklerini ve yaşadıklarını yanlış yorumlamış bile olsalar- ciddi ve samimi idiler. Buna güveniyorum. Kurgu içeriklerde zaten içeriğin kurgu olduğu bilgisini açıkça vermeyi tercih ediyorum. Tabii ki kimse burada yazan her şeye inanmak zorunda değil. Ben dahil. Önemli olan aradığımızı bulmak. İlgi ve merakımızı tatmin edip keyif almak. Umarım siz de incelerken benim kadar zevk alıyorsunuzdur.
Düşünceni veya kendi yaşadıklarını yazmak ister misin? Cevabı iptal et