Stephen King: Enstitü
Stephen King‘in Enstitü‘sü; telepati, telekinezi gibi özel yetenekleri olan çocukların bir hükümet organizasyonunca kaçırılması ve kurtuluş mücadelelerini anlatan bir kitap.
Enstitü, Stephen King’in taze eserlerinden biri. 23 Eylül 2018’de tamamlanmış. Türkiye’deki ilk baskısı ise Ocak 2021 tarihli. Stephen King’in yer yer Trump karşıtlığını açığa vurduğu satırlarla bu tazelik hissi daha da güçleniyor. Bilhassa zihin kontrolü temalı komplo teorilerine ilgi duyanların da alaka göstereceğini düşündüğüm bir kitap.
Hızlıca sadede gelecek olursak: Telepati, telekinezi gibi özel yetenekleri olan bir grup çocuğun, hükümet üstü bir organizasyon tarafından kaçırılmasını ele alıyor. Hikayenin odağında ise telepatik yeteneklerini fersah fersah aşan bir IQ’ya sahip olan Luke Ellis isimli, 12 yaşında bir çocuk var. Luke, yüksek zekasına uygun bir eğitim almak için ailesiyle birlikte yerleşmiş olduğu şehirden, özel bir tim tarafından, ailesi öldürülmek suretiyle kaçırılır. Main’deki gizli bir tesise yerleştirilen Luke, burada Avery, Kalisha, Nick, Helen, George ve Wendy gibi diğer özel yetenekli çocuklarla tanışır ve benzer kaderlerinden dolayı aralarında özel bir bağ oluşur.
Enstitü adı verilen bu tesiste telapati veya telekinezi gibi özel yetenekleri olan çocuklar üzerinde çok sayıda deney ve bilimsel araştırma yapılmaktadır. Hemen hepsi empati ve şefkatten yoksun yönetici, bilimadamı ve diğer personel tarafından organize edilip, gerçekleştirilen bu uygulamalar işkenceden farksızdır çocuklar için. Hatta bazen ölümlere bile yol açmaktadırlar.
Burada olanların hepsinden daha beteri ise Enstitü’nün “Arka Devre” denilen kısmında yaşanmaktadır. En azından bazı rivayetlere göre çünkü “Arka Devre”de ne olup bittiği ile ilgili kesin bir bilgi yoktur çocukların ellerinde. Tek bilinen; Enstitü’ye giriş yapan çocukların üzerindeki deney ve bilimsel çalışmalar tamamlandıktan sonra “Arka Devre”ye transfer edildikleridir. Buraya sevk edilen çocuklardan ise bir daha haber alınamamaktadır. İşin kötüsü: “Arka Devre”nin de bir bir arka devresinin var oluşu gerçeğinin açığa çıkmasıdır. Buraya “Bitki Parkı” da denmektedir…
Luke ve arkadaşlarının günleri burada işkence gibi geçerken yavaş yavaş bir kaçış planı da şekillenmektedir çocuklar arasında. Tim Jamieson’ın hikayesi ise başta bağlantısız gibi görünen bir şekilde hem de Luke Ellis’in hikayesinden bile önce işlenmektedir kitapta. Tabii ki King’in diğer pekçok kurgusundan aşina olduğumuz şekilde “O sırada kader ağlarını örmekteydi…” mantığıyla. Tim Jamieson bu kitapta “Çehov’un Tüfeği” anlayacağınız.
Türkiye’de Altın Kitaplar Yayınevi’nden çıkan kitap 615 sayfa. King severlerin gayet iyi bildiği gibi üstadımız uzun uzun ayrıntılar vermeyi sever. Her zaman çok da gerekli değillerdir ama bir şekilde insanı sıkmamayı da başarırlar. O yüzden söz konusu hacim gözünüzü korkutmasın. Akıyor. Hemen tüm King eserlerinin ortak özelliği sayılan”mutlu son” da bu kitapta da mevcut. İkincil zararlar yüzünden belki bazen biraz buruk olsalar da.
Oldukça ilgi gören kitapla ilgili bir dizi anlaşması dahi yapılmış durumda halihazırda. Eskiden seyrettiğim bir filmde; iki “teenager”dan erkek olanı, kız olanına soruyordu: “İncil okudun mu hiç?” Diğeri şöyle cevap veriyordu: “Hayır. Filminin çıkmasını bekleyeceğim sanırım.” Tabii ki Okur dergisinin kitap sever okurlarının böyle bir bayağılığa tenezzül edeceklerini düşünüyor değilim. Gülelim diye söyledim sadece.
Sinan Özgenç