Yaşanmış Korku Hikayesi: Soyduğumuz Evin Cinleri

69
5
(2)

Arkadaşlar, hayatımı anlatmadan önce şunu söylemek istiyorum: Beni kınamayın ya da hakkımda kötü yorumlar yapmayın. Belki birkaç kişiye ders olur, yaptıklarımı yapmamalarına vesile olurum diye yazacağım. Adım Fuat, Antalya’da doğdum, büyüdüm ve yaşıyorum. Üç kardeşiz, en büyüğü benim. Sıradan bir aileydik, ilk ilkokul ve ortaokula kadar gayet düzgün ve sıradan bir çocuktum. Ama liseye başlayınca içinde bulunduğum arkadaş ortamıyla “bir kereden bir şey olmaz” diyerek maddeye başladım.

İlk başlarda bunu temin eden arkadaşlar ucuz fiyatlara verirken, sonradan fiyatları artmaya başladı. Evden yalanlarla aldığım paralar yetmemeye başladı, zaten zor bela geçiniyorduk. Ailemin o temiz duygularını defalarca kullandım. Bir süre sonra kardeşlerimin de harçlıklarını almaya başladım, onlara da yalanlarımı anlatarak annemden, babamdan para istemeleri için kullandım.

Okulda ve sosyal yaşantımda problemler olmaya başlayınca yavaş yavaş yakalanacağını da anlıyordum ama yapabileceğim bir şey yoktu. En sonunda okuldan birisinin ihbarıyla madde kullandığımız yerde polisler tarafından yakalandık. Ailem durumu öğrenince beni dövdüler, hakaret ettiler. Ama bir kere bu illetin pençesine düşmüştüm. Ne kadar dayak yesem, hakarete uğrasam da, onur ya da haysiyetin bir gram önemi yoktu benim için. Tek önemli olan maddeydi.

Ailem beni tedavi ettirmek için elinden geleni yaptı, ama imkanları kısıtlı olduğu için çok dayanamadılar. Bir süre sonra benden ümidi kestiler. Nereden anladın diye merak eden varsa, şöyle anlatayım: Eve kaçta geldiğimi, parayı nereden bulduğumu, merak etmiyorlardı. Sadece evde huzursuzluk çıkarmasam yeterliydi. Ama para bulmak kolay değildi, en kısa ve en kolay çözüm annemin zor zamanları için sakladığı altınlardan tek tek çalmak oldu.

Annem ve babam bunu öğrendiklerinde artık bana olan saygı ve sevgileri bitti. Kardeşlerimin hakkını, rızkını, her şeyini gasp ediyordum. Babam bu durumu öğrendiğinde beni neredeyse yarım saat dövüp kapının önüne koydu. Ağzım, burnum kan içinde akşamın bir yarısı sokaklarda geziyordum. Son çaldığım bir çeyrek vardı cebimde, gündüz onu bozdurup harcamak için bir parkta yatıp gündüz olmasını bekledim.

Sabah ilk işim, kuyumcuların açılmasını beklemek oldu. İlk açan kuyumcuya altını bozdurup cebime parayı koydum. Öğlen karnımı doyurduktan sonra sokaklarda aylak aylak dolanmaya başladım. Telefonumu satıp parasını yediğim için ne ailem ne de başkası bana ulaşabilirdi. Zaten bizimkilerin aramayacağını biliyorum. Akşam, madde satan satıcıdan madde alıp, kullanmak için uygun yer aramaya başladım. Cebimde arta kalan parayı da iç çamaşırımın içine koydum, çünkü madde kullanılacak alanlar kısıtlı olduğu için orada illa birileri oluyor.

Madde kullanan birisi maddeyi kullandığında en savunmasız halinde oluyor. Soyulmak için en uygun ortam, anlayacağınız. Gittiğim terk edilmiş evde benim gibi birkaç kişi daha vardı. Herkes kendi hazırlığını yapıyordu, ama bir an olsun kimse tedbirini elden bırakmıyor. Sonuçta güvenilmez, tehlikeli bir durumdasınız. Ne kadar herkes aynı yolun yolcusu da olsa, tedbiri elden bırakırsanız dövülür, soyulur hatta daha kötüsü başınıza gelebilir. Kendimi en rahat hissettiğim anda maddeyi kullandım. O an tüm derdimden, sıkıntımdan ayrılmış olsam da, etkisi geçtiğinde yine o savunmasız insana dönüşüyordunuz.

Uyandığımda, herkes bir yanda yatmış, kendinden geçmiş vaziyetteydi. Şeytan sizin beyninize işliyor. Kolay para ya da kolay hedef. Oradakilerin üstünü aradığımda bir tanesinden güzel miktarda para çıktı, parayı da alıp oradan ayrıldım. Kullandığımız şeyler yüzünden geç acıkıp az yiyoruz. Bu yüzden gün boyu parklarda oturup vakit geçirdim. Akşam olunca, gidecek yerim olmadığı için tekrar aynı yere döndüm. Gittiğimde, yine farklı insanlar orada toplanmıştı, bir köşeye geçip oturdum.

O an, yoksulluğum olmadığı için onları izleyip konuşmalarına şahit oluyordum. Aralarından birisi beni yanlarına çağırdı. “Kardeş, öyle uzakta oturma, gel yanımıza,” dedi. Yanlarına oturup sohbet etmeye başladık. Kendime yalan bir geçmiş uydurup onlara anlattım. Herkesin farklı bir hikayesi vardı. Onların madde kullanıp hallerini görünce, kendimce yemin ettim: “Onların girdiği bu hale ben de girmiyorum.” Ama kendimi bu halimle göremiyordum. Onlar iyice etkisine girince, güzellerini arayıp neleri varsa çaldım, telefon, para gibi, çünkü hep parasız kalmaktan, o yoksulluğa girmekten korkuyordum. Hırsızlığı yapmadan önceki yeminimi unutarak “kullanmayacağım” diyordum, ama her seferinde bu yeminimi bozdum.

Bu şekilde birkaç gün durduktan sonra, bir gün üzerimde onlardan çaldığım para ve telefonla yakalanana kadar beni öldüresiye dövdüler. O kadar kötü dayak yedim ki, beni öldü diye bırakmışlar sanırsam. Bayılmışım. Kendime geldiğimde, üstüm başım kan içinde tek başıma orada duruyordum. Artık buraya bir daha gelemem deyip, başka bölgeye gittim.

Gittiğim yerde ilk işim kıyafet çalmak oldu. Ardından insanları rahatsız etmeyeceğim bir yer buldum kendime. Burada da uzun bir süre durdum. Param bitti, harcayacak bir liram bile yoktu. İlk yoksulluğu geçirdiğimde öleceğimi sandım. Bir daha parasızlık yaşamamak için ne gerekiyorsa yapmalıyım diyerek hırsızlık yapmaya başladım. Çaldığım malzemeleri satacak bir yer bulup, onlarla çalışmaya başladım. Beraber hırsızlık yapıyordum, ardından parayı bölüşüp “sen sağ, ben selamet” dağılıyordu. Aldığım paralarla karnımı doyurup, madde temin ettim. Bulduğum o güvenli yerde paramı ve aldıklarımı saklayıp kendime güvenli bir alan oluşturdum.

Tüm kışı orada, sokak hayvanlarından beter bir halde geçirdim. Bu süreçte kendim gibi bir sürü insanla tanıştım. Parasız kalmamak için boşta kalınca, onlarla beraber hırsızlık yaptık. Madde böyle kötü bir şey, yoksul muhtaç demeden kimden çalabilirsin. Hayatımın değiştiği eve gelene kadar, bir gün iş tuttuğum arkadaşlardan birisi, “sağlam bir yer buldum, onu patlatırsak güzel paramız olacak,” dedi. Onun söylediği evi takibe aldık. Sabahtan akşama kadar evine gelen gideni bitmiyordu, bizden çok mesai yapıyordu. Kapısı sürekli açık, birisi giriyor, diğeri çıkıyordu.

Gözetlerken gördüğümüz görüntü iştahımızı kabarttı. Birisini kapının kordonunda adama bir deste para verirken gördük. Uzun süre aralıklı şekilde o evi takibe aldık. Bir yandan da başka yerlerde hırsızlık yapıp para kazandık. O evi bir türlü boş bulamıyorduk, kapıda demir, pencerelerinde korkuluklar var. Aksi şekilde, evde olsun olmasın umrumuzda olmazdı. Gece 1-2’ye kadar geleni gideni bitmiyordu, en son gidenle kapısını kilitleyip yatıyordu, sanırım.

Hafta sonu olması lazım, akşam üzeriydi. Lüks bir araba bu adamı gelip evinden aldı, işte aradığımız fırsat buydu. Arkadaşlık kapıyı gidip kontrol ettiğimizde, kapı kilitli değildi. Eve girip hızlıca işi bitirip gitmek istiyorduk. Eve girdiğimizde ilk hissettiğimiz şey ağır bir koku ve yalnız olmadığımız hissiydi. Odaları gezerken gördüklerim beni bile hayrete düşürdü. Değişik semboller, kitaplar, otlar, mumlar, buna benzer birçok şey vardı. Evin altını üstüne getirdik, her yerden para buluyorduk, özensizce koyulmuş binlerce lira. Üstelik sadece para değil, adam kuyumcu gibiydi, altın yüzük, küpe, ne ararsan bir sürü vardı, resmen gözümüz dönmüştü.

Evde gezerken deriden kitaplar görmüştüm. Pahalı bir şeylerdir, gelenler bunlar için geliyordur diye düşündüm. Kitaplardan yük yapmayacak kadar olanını aldım, ama ömrümde ilk defa kendimi böylesine huzursuz hissetmiştim. Para ve madde almanın hayaliyle bu hisle savaşabildim. Evden çıkarken mahallede 3-4 kişi bizi gördü, ama hiçbiri ne tek kelime etti ne de bir müdahalede bulundu. Koşa koşa ara sokaklardan gizli yerimize geçtik, nasıl nefes aldığımı şaşırmıştım, gerçekten yüklü miktarda para kaldırmıştı larkadaşlarla.

Üzerimizde ne varsa ortaya koyup paylaşmak istedik, ancak kimse birbirine güvenmiyordu. Çıplak kalana kadar üzerimizi soyup her şeyi döktük, paraları aramızda eşit paylaşıp altın tarzı şeyleri satmak için gündüz olmasını beklemeye başladık. Uyuduğumda kötü rüyalar gördüm, ama ne gördüğümü hatırlamıyordum, sadece huzursuz ve korku içindeydim. Neyse, öğlen bunları da elimizden çıkarınca bir seneden fazla çalışmayacağımız kadar paramız olmuştu, sadece kitapları satamamıştık. Bu para tek seferde yaptığımız en büyük vurgundu.

O günün akşamı birbirimizden ayrıldık. Bu para her birimizi uzun süre idare ederdi. Kendime yeni kıyafetler alıp yanıma bir de sırt çantası aldım. Şehrin en dış bölgelerinde rahatsız edilmeyecek kuytu bir köşe buldum. Bulduğum yerde çok fazla yerleşim yeri yoktu. Etraf oldukça soğuk ve karanlıktı. Arkadaşların yanından ayrılmadan önce kitaplardan iki tanesini almıştım. Diğer ikisini onlara bıraktım. Akşam ateş yakıp kitapları açtım. Acaba bu adam nasıl para kazanıyor diye düşündüm. Kitaplarda yazanların hiçbirini anlamıyordum. Demek ki işin sırrı bunları okumakta diye düşündüm.

Bir iki gün böyle geçti. Ama madde kullandığımda yaşadıklarım hayatımı değiştirdi. Normalde maddeyi kullanınca belli evrelerden geçiyorduk, ama bu kez kullandığım madde etkisini göstermemiş gibi ayıktım. Kafam resmen ayık halimeydi gibi. İlk başta bunu farklı bir duruma yordum, ama dışarıdan gelen seslerde bir gariplik olduğunu fark ettim.

Ayak sesleri geliyordu, nasıl tarif etsem sanki kafamın içinden geliyor gibiydi. Kalkıp çantamı güvene almak istiyordum ama bir türlü ayağa kalkıp duramıyordum. Hem maddenin etkisindeyim hem de ayıktım, sesler yaklaştıkça bulunduğum yer deprem oluyor gibi sallanmaya başladı. Neler oluyordu anlam vermeye çalışıyordum. Sesler iyice yaklaştı. Sanki duvarın arkasında durmuşlar gibiydi. Aramızda duran tek şey duvardı.

Sesler bir anda çığlık şekline döndü. Ellerimle kulaklarımı kapatmak istiyordum ama kollarımı hissetmiyordum. Önümde yanan ateş bir anda kendi kendine harlandı, insan boyunu aldı. Benim bulunduğum pozisyon sırtım duvara dayalı şekilde, ayaklarım ateşe doğru, ellerim de yere doğru uzanmış şekildeydi. Gözlerim seslerin geldiği duvara bakar şekilde, tüm bu korkunç manzaraya anlam vermeye çalışıyordum. Ateşin ısısı beni kavurmasına rağmen kımıldayamıyorum.

İşte o an, daha önce duymadığım bir sesle duvarın içinden üç tane varlık girdi. O an onların ne olduğunu bilmiyordum, ama o üç tane cin gibi, gözlerim onları görmek istemese de tüm korkunçluğuyla karşımda duruyorlardı. Biçimsiz vücutları, uzun kolları, bedenlerini saran saç ve kıllarla, üç tane daha önce görmediğim şeyler karşımdaydı. Bana bakıyorlardı. Yüzleri bakılamayacak kadar korkunçtu.

Göz kapaklarım resmen beni dinlemiyordu, bir şansım olsa onları kapatıp bir daha açmazdım. Yanıma yavaş yavaş yaklaşmaya başladılar. Yürüyüşleri normal insan gibi değildi, sanki her yeri kırıktı, ona rağmen yürüyor gibiydiler. İyice yaklaşıp uzun kollarıyla ikisi birer kolumdan tutup beni ayağa kaldırdılar. Konuşmuyorlar, öylece bana odaklanmış şekilde hareket ediyorlardı.

İçlerinden en çirkin ve büyük olanı yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Gözlerinin içinde yanan ateşi görebiliyordum. Korkudan altıma işemeye başladım. Bundan keyif alarak gülmeye başladılar. Gülmeleri bile o kadar korkunçtu ki korkum katlanıyordu. Beni ne kadar aciz ve çaresiz görürlerse, o çirkin uzun dişleriyle ağızları kulaklarına varana kadar gülüyorlardı.

Tüm bu korkutma işleri bitince, o büyük olanı bana “Bize ait olanı neden çaldınız? Sizi uyarmama rağmen yine de bize ait olanı aldınız. Siz doyumsuz insanlarsınız. Şimdi yaptıklarınızı çekeceksiniz.” dedi. Konuşurken sesi direkt beyinimin içinden geliyor gibiydi. Sonra, “Bilsem neden geldiniz? Neyinizi çaldım?” demek istiyordum ama kendimle değildim, konuşamıyordum.

Uzun tırnaklarıyla bedenimin her yerini çizdi, bana bu işkenceyi yaptıktan sonra ortadan kayboldular. Gündüz olduğunda, gündüzden akşama kadar cenin pozisyonunda titreyerek geçirdim. Akşam olduğunda, normalde olmayan şekilde tekrar madde kullanma ihtiyacı duydum. Tekrar kullandığımda aynı şeyleri yaşadım. Bu sefer etimden tırnaklarıyla parça parça kopardı. Ölümü her zerremde hissediyordum. Bu işkence üç gün sürdü. Artık açlıktan ölmek üzereydim. İşin garip yanı, akşam parçalar halinde bedenimden koparsalar da gündüz hiçbir şeyim olmuyordu.

Üçüncü günün akşamı, o adam geldi. Evine girdiğimiz adam, ben köşede yerde titrerken, karanlığın içinden gelip önümde bir mum yaktı. Karşıma geçip oturdu, yüzüne bir kez baktım. Üstüm başım leş gibi kokuyordu. Adam eliyle kolumu elleyip, “Yanlış kişiyi seçtiniz. Kitaplarımı aldım. Şimdi sıra sende.” dedi. Çantamdan kitapları alıp karşıma geçti. O konuştu, ben dinledim. “Seni bulmasam, yakında seni öldüreceklerdi. Yaşadıklarını biliyorum, bana anlattılar. Eğer istiyorsan, sana bir şans vereceğim. Onlar emrimde olan cinler. Kabul edersen, seni de emrim altına alacağım. Bundan sonra gerçek bir insan gibi yaşarsın, ya da hayvan gibi ölürsün.” dedi.

Çok fazla seçeneğim yoktu, ben her iki durumda da bitmiştim. Korkudan ona sığındım. “Ne dersen kabul ediyorum, sadece bir daha beni rahatsız etmesinler.” dedim. Onunla beraber evine gittim, aldığım paraların bende kalabileceğini söyledi. O yaptığı büyüleri bana veriyordu. Ben de dediği şekilde bir yerlere bırakıyor ya da gömüyordum. Bir yandan da bana içirdiği şeylerle madde kullanma isteğimi bitirdi. Kendimi ona adamıştım.

Bu şekilde birkaç sene geçirdim. Gördüğüm ve duyduğum şeylerin haddi hesabı yoktu. O kadar para kazanmasına rağmen, parayı harcayamıyordu. Onlarla altın aldırıp, ormanlık alanlara, insanların gelemeyeceği yerlere gömdürdü. Daha önce görmüş olduğum o varlıklar o kadar kötü şeylerdi ki, bir kere olsun çalmaya ya da yanından kaçmaya cesaret edemedim. Tüm bunlar trajik şekilde son buldu…

Bir aile nasıl bulduysa yerimizi buldu, silahla ikimizi de vurdu. Size şunu söyleyeyim: Onun vurulmaması için kendimi onun önüne attım, ama yaşayacağım varmış, ben hayatta kaldım. Onun eksikliğinde sahipsiz şekilde tekrar sokaklara döndüm. Tek korkum, onun hizmetinde olan cinlerle uyuşturucu madde. Şükürler olsun, ikisinden de uzak durmayı başardım.

Şu anki beni ben yapan adamla tanışınca, tüm o karanlık günlere tövbe ettim. Hayatımı sil baştan değiştirdim, sanki yeniden doğmuş gibi, onun yanından hiç ayrılmıyorum. Allah beni yaptıklarım için affetsin. Dileğim, anlattıklarımın dinleyenler için bir ibret olmasıdır. Mümkün olduğunca bazı bölümleri keserek aktardım, olumsuz bir örnek oluşturmamak için. İnşallah, hayatınızı Allah yoluna yönlendirecek biriyle karşılaşırsınız.

BU İÇERİĞİ NE KADAR BEĞENDİNİZ?

Puanlamak için bir yıldıza tıklayın!

Ortalama değerlendirme 5 / 5. Oy sayımı: 2

Şu ana kadar oy yok! Bu gönderiye ilk oy veren siz olun.

Bu yazı sizin için yararlı olmadığı için üzgünüz!

Bu gönderiyi geliştirelim!

Bize bu yazıyı nasıl geliştirebileceğimizi söyleyin?

Keşfet

ParanormalHaber sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et

ParanormalHaber sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et