Cinli Öğrenci Evi
Türk Korku Hikayeleri – Öğrenci evine çıkan bir grup üniversite öğrencisinin başlarından geçen korku dolu cin musallatı hikayesi.
Yıl 2009, Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde okuyordum. Senenin başlarına İzmir’den Eskişehir’e geldiğimden dolayı burada pek fazla tanıdığım, arkadaşım da yoktu. Ailemle yaşıyordum ve yaşadığımız yere okul uzaktı. İki araç değiştirerek gidebiliyordum okula ancak ki bu biraz can sıkıcı bir durumdu. Vizeler bittikten sonra biraz rahatlamıştım ve iyi bir arkadaş ortamım oluşmuştu. Onların da geneli aynıydı; şehir dışından gelmişlerdi.
İçinde Doğaüstü Olaylar Gerçekleşen Ev
Çoğu üniversitede olan ortak ev panoları vardı. Bunlardan biri hoşuma gitmişti; kısa sürede tanışıp beş arkadaş, ortak öğrenci evine çıkmıştık. Evden biraz bahsedeyim size: Dediklerine göre dokuz senedir kimse tutmuyormuş o evi. İddiaya göre evin son kiracılarının evde meydana gelen bazı doğaüstü(!) olaylardan dolayı psikolojileri bozulmuş. Ev, çok uzun bir süredir kimse tarafından tutulmak istenmediği için de ev sahibi, evi bize biraz ucuza kiraya vermişti.
Bir şey olmaz ümidiyle yerleşmiştik eve biz de. İçeride ufak tefek eşyalar vardı. Sağolsun ev sahibi evi temizletti. Tabi yıllardır kimse tutmadığı için adam sevinçliydi tahminimce. İlk bir ay gırgır şamata… Otelcilik okuyan ev arkadaşım vardı, yemekleri ona yaptırırdık. Bulaşıkları da sırayla yıkardık. Arada ev sahibi arar, evde herhangi bir sorun olup olmadığını sorardı. Sakin olduğunu söylerdik. Ancak taşındıktan bir ay kadar sonra evde bir farklılık olduğunu fark ettik.
Garip Olaylar Başladı
Garip olaylar olmaya başlamıştı… Tabi biz ilkinde anlamamıştık. Bir gün eve geldiğimde, evde sadece Ahmet (otelcilik okuyan arkadaşım) vardı. “Çok yorgunum.” dedim ve direkt yatmıştım. Gece saat üç sularında uyandım. Kalktım, sağıma soluma baktım. Ahmet’le aynı odada kalıyorduk; uyuyordu. Tuvalete gittim. Çıktıktan sonra mutfağa girdim. Dolaptan bir bardak çıkarıp, tezgahın üzerine koydum (yani koyduğuma emindim). Arkamı döndüm ve buzdolabının kapağını açtım. Soğuk su şişesini alıp, dolabı kapattım.
Tekrar tezgaha döndüğümde bardağı göremedim. Önce tabi biraz afalladım. Sonra, kafamı çevirince; salondaki sehpanın üzerinde gördüm. Mutfak ile salon karşı karşıyaydı. Mutfaktaki ışık salona vuruyordu. Dedim ya hiç çıkarmadım ya da bizim çocukların biri kullanmıştır dedim ve dolaptan yeni bardak alarak suyu içtim. Tekrardan buzdolabını açarak su şişesini koydum.
Odama gitmek için tekrar kapıya yönelip ışığı kapattım. Bir – iki saniye sonra tekrar açarak, salondaki sehpaya baktım. Bu sefer bardak yerinde yoktu. Sert adımlarla salona girip, ışığı açtım. İlk başlarda bizim çocuklardan birinin oyun oynadığını düşündüm. Işıkları kapatıp, diğer üçünün kaldığı odaya girdim lakin hepsi uyuyordu. Biraz korkmuştum doğrusu ve bizimkilere anlatmamaya karar verdim…
Sabah olmuştu. Uyandığımda evde Orhan’dan (aynı bölüme gidiyorduk) başka kimse yoktu. Kalkıp elimi yüzümü yıkadım. Orhan’la beraber kahvaltı yaptıktan sonra birlikte dışarı çıktık. Kampüse doğru yola koyulduk. Aklımdan hala geceki olay geçiyordu. Hayal mi görmüştüm acaba? Kampüse vardık. Orada biraz arkadaşlarla muhabbet ettikten sonra geri döndük. Eve geldiğimizde Ahmet ile Yılmaz (ev panosunda tanıştığım çocuk) eve gelmiş, mutfakta yemek hazırlıyorlardı.
Tuhaf Şeyler Gören Bir Tek Ben miydim?
O günkü bulaşık sırası bendeydi. Girer girmez Ahmet’e “Yemekte kolay, yağsız bir şey yap. Bak bugünkü sıra bende!” dedim. O da “Bu yemeği senin için seçtim. Yemekte karnıyarık var” dedi. “Neyse, tek çeşit fazla zorlamaz.” dedim ve konuyu kapattım. Herkes eve gelmişti. Küçük masada yemekleri yedik. Normalde sigara içmeyi sevmem de yanlarında sıkılıyordum; keyfi olarak ben de içiyordum. Geç olmuştu. Yarın ders vardı. Orhan ve ben yattık.
Gece, bir ara gözlerimi açtım ve Orhan’ı arkası dönük gördüm. Ahmet’e doğru bakıyordu. Tekrar gözlerimi kapattım. Uyumuş olmalıyım ki bir kez daha açtığımda güneş doğmak üzereydi. Kalkıp su içtim ve tekrar yatağıma dönerek düşünmeye başladım. “Acaba dokuz sene önceki olay şimdi de mi oluyordu? Apartmanda oturan sakinlerin dedikleri doğru muydu? Tek ben mi görüyordum acaba bu olanları?..”
Sabah sadece Orhan’la ben kalkmıştım ama Orhan beni görünce biraz korkmuş gibiydi. Gördüklerimi şimdilik anlatmayacaktım. Ev halkını tek tek sorgulayacaktım. Orhan’a “Gece hiç kalktın mı?” diye soru sordum. O da “Hayır. Bir ara gözlerimi açtım sonra kapattım” dedi. Ben biraz korkmaya başlamıştım. Ama Orhan da anlatırken sesi biraz titriyordu…
Fazla üstelemeyip, kahvaltımızı yapıp çıktık. Üniversiteye gittikten sonra Orhan’ı yollayıp, ailemin yanına gittim. Sürpriz yapacaktım. En sevdikleri tatlı kadayıftı. Boş gitmeyeyim diye yolda kadayıf aldım. Eve gittiğimde tüm aile toplanmıştı. Beni görünce sevindiler. Neyse ki tahminim doğru çıkmıştı ve tatlıyı çok almıştım. Çok şükür maddi durumumuz iyiydi. Aksam olmadan yola koyuldum eve dönmek için.
O Gördüğüm Mahluk
Eve geldiğimde sadece Ahmet vardı. Ahmet’e sordum “Diğerleri nerede?”. O da “Abur cubur almaya gittiler. Ben de kaldım evde.” dedi. “Tamam.” dedim. Televizyonu açıp, biraz ayaklarımı dinlendirmeye başladım. Az sonra kapı çalındı. Gelenler bizimkilerdi. Sigara, abur cubur, kola filan almışlardı. Yemek yedikten sonra küçük balkona çıkmıştı bizimkiler. Ben de tam balkona çıkarken kafamı salon kapısına doğru yönelttim ve oradan birinin bana baktığını gördüm!
Göz göze geldik. Ne olduğu belli değildi. Birden sesimi yükselterek “Kim var orada?” dedim. Bizimkiler de hemen ayaklanmış, yanıma gelmişlerdi. O gördüğüm mahluk içeriye doğru gitti. “Beyler orda birini gördüm. Göz göze geldik. Karanlık olduğundan yüzünü seçemedim.” dedim. Bizimkiler ellerine kaptıkları şeylerle tüm odaları kontrol ettiler. Daha sonra evde bir şeyin olmadığını anlayınca salonda oturmaya başladık.
Artık olacak gibi değildi; bardağın yer değiştirmesi, Orhan’ı ayakta görmem ve evdeki göz göze geldiğim mahluk… Evde ters bir şeyler olmaya başladığını artık doğrulamıştım. Diğerlerine evde sıra dışı birşeyler görüp görmediklerini sordum. Yılmaz “Üç gün önce, gece su içmek için kalktığımda; seni balkonda gördüm. Bana döndün ve güldün. Ben de senin gülüşüne gülerek yatmaya gidiyordum. Tam odaya girecekken sizin odaya gözüm ilişti. Sen uyuyordun. Ben de ‘Herhalde hayal gördüm’ diyerek, üzerinde fazla durmadım” dedi.
Orhan da “Ben de bir şey duydum. Geçen bana sen kalktın mı gece hiç diye sormuştun. Aslında gözlerimi açmıştım. Bir ses vardı… Bir ağlama sesi ama bu hiç sizin sesinize benzemiyordu. Odanın kapısını araladığımda; sizin odanıza doğru baktım ve kendimi gördüm. Sabah, yatağımda senin sesine uyandım.” dedi. Hal böyle olunca, ev sahibiyle konuşmaya karar verdik. O gece boyunca hiçbirimiz uyumadık. Yarın sabahki ilk işimiz, ev sahibiyle konuşmak olacaktı…
Eve Gelen Cinci Hoca
Geceyi bu şekilde atlatmıştık. Sabah olduğunda kahvaltı edecek gücüm yoktu. Zar zor bir şeyler yedim. Orhan, ben ve Tahsin evde kalmıştık. Ev sahibini arayıp, olanları anlattık. “Şu an işinin olduğunu, öğleden sonra eve uğrayacağını…” söyledi. Benle Orhan evde bekledik, Tahsin biraz sonra kız arkadaşıyla buluşmaya çıktı. Tahsin çıktıktan kısa bir süre sonra kapı çalındı. Kapıyı açtığımızda; ev sahibiyle, yanında bir adam gördük.
İçeriye buyur ettik. Yanındaki adam, sürekli mutfağa bakıp bakıp duruyordu. Ev sahibi “Çocuklar, bu Müslim Hoca. Sizin de bu evden ayrılmanızı istemem. Bu işi halledelim.” dedi. “Hoşgeldiniz, merhaba…” faslından sonra ev sahibi, Müslim hocaya dönerek “Hadi hocam, çözün şu işi” dedi. Müslim hoca bize dönerek, perdeleri kapatmamızı söyledi. Şimdi korkmaya başlamıştım. Perdeleri kapattık. Hoca yanında getirdiği mumları yaktı.
Zaten ortam gergindi kapının çalmasıyla korkmuştum. Gelenler Ahmet’le, Yılmaz’dı. “İçeriye geçin.” dedim, “Noluyor?” filan diye kafa salladı. Ben de “Susun!” diyerek işaret yaptım. Ortam çok fazla gergindi “Ben aşağı iniyorum.” dedim Ahmet’in kulağına eğilerek. Nasıl koştuğumu bilemezsiniz. Çıkıp demir kapının önüne oturdum. Hava kararmaya başlamıştı. Normalde sigara içmem fakat gerginlikten dolayı cebimde iki tane buldum; yaktım birini, içiyorum.
Az sonra Tahsin, sallana sallana geliyordu. Bana “Noldu bir sıkıntı mı var? Nabıyorsun burda?” dedi. “Gel otur” işareti yaptım. Cebimdeki diğer sigarayı da ona verdim. Anlattım olayları. O da “İyi bari ben de yanında durayım.” dedi. Akşam olmuştu. Az sonra ev sahibi ile hoca ve bizimkiler aşağıya indiler
Evde Cin Var – Eve Cinler Musallat Olmuş
Arkadaşım Ahmet’in anlattıklarına göre anlatıyorum: “Önce beyaz bir tabak çıkardı ve yakmış olduğu mumları, tabağın etrafına dizdi. Kağıtlara Arapça kelimeler yazıp, tabağın içine attı. Hoca Arapça bir şeyler söylemeye başladı. Sürekli tekrar etti. Az sonra mumlar dalgalanmaya başladı. içerisi çok karanlık oldu ve birden hoca sustu. Onun susmasıyla mumlar da söndü. İçerisi zifiri karanlıktı ve bir karaltının hocayla konuştuğunu gördüm.
Doğrusu çok korkuyordum fakat hoca, başlamadan önce “Kesinlikle ben konuşun demedikçe konuşmayın ve yerinizden kıpırdamayın! Aksi taktirde sonuçlarına katlanırsınız!” dedi. Bu durum 5 dakika boyunca devam etti. Artık ben neredeyse bayılacaktım stresten. Hocanın gür sesiyle irkildim “Tamam. Işıkları açın!” dedi.
Bize doğru dönerek “İşiniz çok zor. Bu dairenin mutfağındaki giderle, tuvaletin gideri aynı yere bağlanmış. Bundan yıllar önce de bu sebepten ötürü tekrardan aynı yere gelmişler. Başta uyarma amaçlı yer değişikliği yaptıklarını, duygu değişikliği yarattıklarını söylemişler. Lakin bir gece vaktinde arkadaşımı (cin), arkadaşınız görmüş. Arkadaşım (cin) giderdeki yemek artığı kalıntılarına gelmiş, siz onu men etmişsiniz” dedi. “Dualar okuyarak onu uzaklaştırdım. Çok dikkatli olun. Ben size muska yapıp yollatacağım.” dedi.
Daha sonra hoca ev sahibine dönerek giderdeki boruları ayırmasını söyledi. Ev sahibi “Yarın halledeceğim.” dedi bundan haberinin olmadığını söyledi. Hoca tekrar bize dönerek “Bir daha gelmeyin, uzaklaşın buralardan” dedi. Ve daha sonra buraya geldik işte.”
Ev sahibi hocayı arabasıyla eve bırakmak için gitmişti. Biz de oturup düşünmeye başladık “Acaba bu gece vakti nereye gitsek?” diye. Ben de “Daha erken; gelin bizim eve gidelim.” dedim “Geniştir; hepiniz sığarsınız.” Önce “Yok, olmaz, ayıp olur…” deseler de gelmişlerdi. Arabaya binip, bizim eve gittik. Kapıda annem bizi görünce biraz şaşırmıştı tabi. Babam arkadan hemen çıkarak “Noldu oğlum? Bunlar kim?”dedi. “Önce bi’ soluklanalım, anlatıcam baba” dedim.
İçeriye geçtik. Annem çay getirdi. Biraz yudumlayıp, olayları anlattım. Korktukları belliydi fakat belli etmek istemiyorlardı. Babam “Tamam oğlum. Şimdi yatın, yarın daha detaylı konuşur, bir hal çaresine bakarız.” dedi. Yattık. O evden ayrıldıktan sonra ilk defa bu kadar rahat yattığımı fark ettim. Kapalı bir avlumuz vardı; uzun ve geniş; arkadaşlara da orada yer yatağı hazırladık. Sabah kalktığımızda kahvaltı yaptık. Dersi olan dersine gitti.
Hepimizin İçinde Korku Vardı
Ben de okulu bayağı bir boşlamıştım o aralar. Artık ders notlarını alıp çalışırım dedim. Ev sahibi aradı. “Bugun gün içinde evdeki bütün eşyaları atacağım. Gider boruları da değişecek. Bugün gelip evdeki şahsi eşyalarımızı alın.” dedi. “Tamam” deyip kapattım. Öğleden sonra, arkadaşlarla, kaldığımız eve yakın parkta buluştuk. Hepimizin içinde korku vardı elbet ama gittik işte. Merdivenlerden yukarıya çıktık. Bizim kata gelince kapının açık olduğunu gördük.
En başta geri dönelim dedik. Lakin içerden usta çıkınca rahatladık. Tüm katlarda borular vardı. Kapıdan içeriye girdik. Ev harabeye dönmüştü. “Noldu?” diye sorduk ev sahibine. Şaşkın ev sahibi “Ne olduğunu bilmiyorum ama burda ne olduysa gelenler çok sinirli.” İlk başta eve hırsız girdiğini düşündük fakat hangi psikopat eve girip hiçbir şey çalmadan sadece evi dağıtır ki?
Üniversiteye Yakın Öğrenci Evi
Şahsi eşyalarımızı topladık ve evden çıktık. Ev sahibinden helallik aldık, oturduğumuz kadarıyla parasını verdik. Ve hepimiz orada dağıldık. Okulda zaten görüşüyorduk ve yeni ev panolarından; okula yakın olan başka evlere bakıyorduk. Telefonum çaldı. Numara kayıtlı değildi. Açtım ve bizim eski ev sahibinin sesiydi, direkt tanımıştım. Bize “Ne yaptınız; hala ev arıyor musunuz?” dedi. Ben de “Okula yakın olan bir ev bakıyoruz” dedim. Ev sahibi:”Sizin üniversiteye yakın bir öğrenci evim boşaldı. İsterseniz orta fiyattan kiralayabilirim, içi eşyalı, full… ” dedi.
“Diğer arkadaşlarıma danışıp, cevap için ona döneceğimi” söyledim. O da “Tamam” deyip kapattı. Ben direkt Ahmet’le Orhan’ı arayarak sordum. “Sen varsan biz varız.” dediler. Geriye Tahsin’le Yılmaz kalmıştı. Önce Yılmaz’ı arayarak sorduk. Yılmaz kabul etmişti. Tahsin’i aradığımda “Diğer arkadaşlarıyla ev ayarladıklarını” söyledi. “Tamam” diyerek kapattım. Arkadaşlarla üniversitenin kampüsünde buluştuk ve ev sahibinin verdiği adrese doğru yola koyulduk.
Okula yakın olduğundan çabucak vardık fakat fazla sakindi. Apartmanın genelinde; yaşlı, senelerce orada oturan ev sakinleri vardı. Apartmana girdik. Üçüncü kattı bakacağımız yer. Merdiveni çıkmaya başladık. Kapıyı çaldığımda kimse açmadı. Bir iki kere daha çaldım. “Yanlış geldik galiba” dedim. Tam biz merdivenden aşağı inmeye başladığımızda; ev sahibini, yukarıya doğru çıkarken gördüm. Geldi; evin içerisine girdik.
Ev temiz ve bakımlıydı. Anlaştıktan sonra evi kiralamıştık. Pencereye çıkıp etrafı gözledim. Çok sakin bir sokaktı; kimse geçmiyordu. Neyse, evin anahtarını alıp evden çıktık. Arkadaşlarla ayrıldıktan sonra kampüse giderek, eşyalarımı alıp; evin yolunu tuttum. Yarın yeni bir ev, yeni bir aksiyon bizi bekliyordu. Eve vardım; aileme olanları anlattım. Önce biraz tereddüt ettikten sonra kabul ettiler. Eşyalarımı hazırlayıp yattım.
Yeni Ev de Cinli Çıktı
Ertesi gün eve yerleşmiştik. İlk zamanlar yeni evimizde hiçbir sorun yoktu. Her şey normal akışında devam ediyordu. Tek sorunumuz binanın epeyce eski olmasından dolayı geceleri çıkan tuhaf gıcırtı sesleriydi. Bir müddet sonra Ahmet ve Yılmaz, Kurban Bayramı tatili için memleketlerine gideceklerdi. Ben de yurttan Canberk’i bizde kalması için bana çağırdım. En azından geceleri muhabbet olur diye.
Ahmet ve Yılmaz iki üç gün önceden memleketlerine zar zor bilet bulup erkenden gitmişlerdi. Benim de biraz işlerim olduğu için o gün Canberk’e anahtarı verip, isterse eve gitmesini söyledim. O da ”İyi olur hem rahat rahat bir duş alırım” deyip anahtarı aldı ve eve gitti. Akşam Güneş batmadan işlerimi halletmiş ve eve varmıştım. Eve girdiğimde Canberk bana tuhaf tuhaf bakıp “Ven duşa giriyorum” dedi. İçimden “Lan hala duş almadı mı bu” filan diye geçirirken sigara içmek icin bahçeye ineyim dedim.
Hava güzeldi ve etrafta kimse yoktu. Sigaramı yakıp, bahçede birkaç adım attıktan sonra arkamda bi ses işittim. Dönüp baktığımda Canberk, kızgın bir şekilde bana bakıyordu “Hassiktir! Sen ne arıyon la burda” diyemeden beni altına aldı ve boğazımı tüm gücüyle sıkmaya başladı. Gözlerim neredeyse yerinden fırlayacaktı ama beni boğan kesinlikle Canberk değildi. Gözlerinde inanılmaz bir ifade vardı. Nasıl aklıma geldi o an bilmiyorum ama dua etmeye başladım içimden. Artık hangi duaları okuduğumu şu an hatırlamıyorum. Üstümdeki varlığın gücü yavaş yavaş azaldı ve sonunda kayboldu…
En az bi on on beş dakika nefesimi toplayabilmek için olduğum yerde kaldım. Kendime geldigimde eve çıktım ve içerde Canberk’i televizyon karşısında otururken gördüm. Bir hışımla boğazına sarılıp “Sen ne yapıyorsun lan! Beni öldürecektin!” diye sıkmaya başladım ama sonra kendini savunması için fırsat verdim. O da eve yeni girmiş. Ben eve girdiğimde duştaymış fakat ses etmemiş. Çıktığında ise beni “Herhalde bir şeyler almaya gitti” sanıp ses etmemiş. Televizyonun karşısına geçip oturmuş. Olanları ona da anlattığımda o da benim gibi bir şok geçirdi. Daha fazla o evde kalamazdık… Birlikte ailemin evine geri döndük.
Meğer Eskiden Bu Evde Bir Kıza Cinler Musallat Olmuş
Kafaya koymuştum; bir daha o evde kalmayacaktım ama neden böyle bir olayın yaşandığını da merak ediyordum. Dediğim gibi çok eski bi mahalleydi ve yaşlı insanlar o apartman hakkında bir şeyler biliyordur diye düşünüp, çocukluğundan beri o mahallede yaşayan birini bulup, hikayeyi sordum. Meğer vakti zamanında o apartmanda yaşayan bizim yaşımızda bir genç kıza cinler musallat olmuş ve ailesi başka çareleri kalmayınca çevrede ün yapmış bir hocadan yardım istemişler.
Sonunda hoca eve geliyor, kızı görüyor filan… Yardım edeceğini söylüyor ama kıza musallat olan cinler de en azılı cin kabilelerinden biri…Hoca ne yaptıysa kızı cinlerden kurtaramıyor ve yine böyle ayinlerden birinde cinler kızı parçalayıp öldürüyor. Tabi o zamanda bu olay çabuk duyuluyor ve hiçbir mezarlık kızı kabul etmiyor. Kızın cenazesi cesedi ortada kalıyor. Hoca da biraz vicdan azabı yaptığından bir geceyarısı aileyle anlaşıp kızı evin bahçesine gömüyorlar. Daha sonra aile oradan taşınıp başka bir semte giderken hoca da bu olayı birkaç kişi dışında kimseye anlatmıyor.
Benim sigara icmek icin bahçede yürüdüğüm yer herhalde kızın mezarının üzerine filan geldi… Cinler kızı hala rahat bırakmadığından bana orada bir ders vermek istediler. Ben bu olayı dinledikten sonra herşeyi arkadaşlarıma da anlattıktan sonra, bir daha ev tutmaya tövbe ettik. Hepimiz üniversite eğitimimiz boyunca öğrenci evlerinden ve özellikle eski binalara girmekten uzak durmaya çalıştık.