Define Aradığımız Köydeki Cinler
Cin Hikayeleri – Muğla’nın bir köyünde define aramaya karar veren birkaç arkadaşın yaşadıkları korkutucu olayın hikayesi.
Define Aramak İçin Gözümüze Kestirdiğimiz Köy
Cin Hikayeleri – Anlatacağım olayın yaşandığı yer Muğla’nın bir köyü. Sene 1978… Define arıyoruz. Tabii yaşadıklarımızdan sonra define işlerine tövbe ettik o ayrı… Muğla’nın bir köyünde çiftçilik yaparak geçinen biriyim. Olayı aslında pek anlatmak istemiyorum ama ne zaman anlatıp yarım bıraksam kabuslar görüyorum… Neyse; 18 Haziran gecesi (1978) Mustafa ve Vedat isimli arkadaşlarımla, define aramak amacıyla … köyüne gitmeye karar verdik. Köyde üç hane dışında diğer evler boş… Köy gündüzleri efsane güzel ancak geceleri zifiri karanlık oluyor ve ürpertici…
Biz fakir olduğumuz için define işleriyle uğraşıyorduk. Bu köyü de define aramak amacıyla gözümüze kestirmiştik. Bildiğimiz kadarıyla köy birkaç yıl önce bir cin vakası yüzünden terk edilmiş. Tabi biz inanmıyorduk cine periye… Köye akşam üstü gidelim dedik ama karanlığa kalmak istemediğimiz için acele ediyorduk. Neyse; köye vardık ancak ölüm sessizliği var… Evlerin çoğu kırık dökük, sağlam olanlar da var ancak yine de görünüşleri ürperticiydi.
Soğan Kabuklarını Cebine Dolduruyordu
Köyün ortasında büyük bir kavak ağacının altında yaşlı bir dayı gördük. Yanına gidip köy hakkında bilgi almak istedik. Malum jandarmaya ihbar edecek birileri olur korkusuyla. Dayı özellikle bizi görünce mutlu oldu “Oğullarım, hoşgeldiniz!” filan dedi. Dayıya köy hakkında sorular sorduk. Sustu dakikalarca… Sonra “Karnınız aç mı?” dedi. Biz de acıkmıştık; bizi evine götürdü. Evin bahçesinde mezarlar vardı. Çocukları ve karısıymış meğer o mezardakiler… Dayı içeri davet etti ama evin için inanılmaz rutubet kokuyordu.
Ben bir ara evin dışında olan tuvalete gittim ihtiyaç gidermek için. Tuvaletin duvarlarında Arapça kelimeler yazıyordu. Tuvaletimi yaparken bir titreme geldi bana. Hemen kendimi dışarı attım. Bizimkiler sofraya oturdu dayıyla. Dayı kuru fasulye yapmıştı. Afiyetle yedik. Ancak dayı yemek sırasında kendi kendine gülüp duruyordu. Şizofren gibi hareketleri vardı. Mesela soğan kabuklarını cebine dolduruyordu. Bize de “Siz soğan yemeyin.” diyordu. Duvarlara nazar boncukları dizmiş, artık boya mı kan mı belli olmayan yazılar… Zaten ev bayağı küçük olduğu için insan nefes almakta zorlanıyordu.
Evin Kapısı Kendi Kendine Açılıp Kapanıyordu
Artık kalkma vakti gelmişti. Az önce bize yemek verip, konukseverlik gösteren dayı, durup dururken bize küfürler yağdırmaya başladı. Koşa koşa köy meydanına geldik. Defineyi köyde bir evin bahçesinde arayacaktık. Define arayacağımız ev terk edilmiş olduğu için rahattık… El fenerleriyle aydınlattık kazacağımız yeri… Başladık kazmaya. O an evin kapısı açılıp kapandı! Acaba evde yaşayan biri mi var korkusuyla el fenerlerini kapattık. Ancak bir süre bekledikten sonra yine kazmaya devam ettik…
Biz kazmaya devam ederken evin kapısı tekrardan açılıp kapandı! Arkadaşlarıma “Siz kazın. Ben bir bakayım.” dedim. El fenerini alıp, eve yaklaştım. Üst katta birini gördüm ya da o an psikolojik olarak görmüşüm gibi geldi bana. Net değil… Camdan dışarı bakıyordu, içeri girdi. Ben de içeri girecektim ancak kapı kilitliydi. Camdan gördüğüm kadarıyla evin her yeri pislik içindeydi. Hatta örümcek ağı doluydu. Az önce nerden gelmişti o ses anlayamadım. Çaresiz tekrar döndüm kazmaya. Bayağı kazdık. 5 – 10 metre kadar kazmıştık ki arkadaşlar “Karnımız acıktı.” dediler.
Define İşlerine Tövbe Ettik
Bahçede duran erik ağacından erik yemeye başladık. 10 dakika sonra, evin camları kırılmaya başladı ve ağaçlık alanda birinin koştuğunu gördük. Hemen alet edevatı toplayıp oradan uzaklaştık. Köy meydanında; o dayı, bizi bekler gibi; elinde tüfek vardı. Havaya ateş açtı. Biz de ters yöne kaçmaya başladık. Eski bir eve sığındık. Allah’tan kapısı açıktı. Eve sığınmıştık ama iyi ettik kötü mü ettik bilemiyorum. Evin üst katından sesler geliyordu hatta zincir sesleri duyuyorduk. Bir tane kağıt buldum yüklükte.
Kağıtta Arapça olduğunu zannettiğim bir şeyler yazılıydı. Yere attım. Bu arada sesler de iyice artmıştı. Camlara sanki biri taş atıyordu; hepsi kırıldı. İyice korkuya kapıldığımız için kaçmaya başladık. Köyden çıkana kadar bizi siyah bir köpek kovaladı… Allah’a şükür sağ salim eve varabildik. Sonra olayı araştırdık; o köyde aslında kimse yaşamıyormuş. Bize yemek veren dayı kimdi bilemiyorum? Artık cinlere inanıyorum. Define arayalım derken onları rahatsız ettik sanırım… Size tavsiyem; siz siz olun böyle şeylerden uzak durun…
[…] süre önce bir yaz babannemle köye gitmiştik. Ailem İstanbul’da kaldı. Birkaç yıl önce; köydeki evimizde dedemin anne ve babası ölmüştü. O zamandan beri o eve hiç girmedim eve girdiğimde […]
[…] Annem beni dedemlere yollucaktı. Dedem bize geldi ve beni evlerine götürdü. Dedemin evi köydeydi. Ve evin yolu ormandan geçiyordu. Hep korkardım karanlıktan. Üstelik evin tuvaleti de […]
[…] o zamanlar yaşadığı ev, iki incir ağacının arasındaymış. Babam orada yaşarken hemen her gün garip sesler duyar ve gölgeler […]