Lohusaların Can Düşmanı Alkarısı ve Albasması Nedir Nasıl Korunulur?

0
(0)

Alkarısı, lohusalara musallat olur ve ölümlerine sebebiyet verir. Lohusaların ve yeni doğmuş çocukların ciğerlerini yiyerek beslendiğine inanılır.

Alkarısı Nedir

Lohusa kadınlara “albastı” veya “al basması” olarak tabir edilen şekilde musallat olduğu rivayet edilen, cin türünden, kötücül, dişi varlığa verilen isimdir. Albastı kısaca; Albıs olarak da isimlendirilen Alkarısı’nın neden olduğu ruh hastalığı, boğucu sıkıntı olarak tanımlanabilir.

Albastı / Al Basması Nedir

Lohusa Humması da denilen ve yüksek ateşle ortaya çıkan bir hastalıktır. Bunlara bağlı baygınlık, sara nöbetleri de eşlik eder. Bir çeşit korku halidir. Gebe kadın; hastalanıp, kan kaybettiğinde; gözüne değişik varlıklar görünmeye başlar. Nefesi daralır, yemeden içmeden kesilir. En çok korktuğu şeyler zihninde ortaya çıkar ve bazen bayılır. Halk arasında; Alkarısı’nın, o esnada göğsüne dizleriyle çökerek, lohusa kadının soluğunu kestiğine inanılır. Albastı’ya tutulan kisşiye Albıstar denir ve kurtulması için “Al Ocağı”na götürülür. Bu yer genelde kutlu bir mekandır veya bir evliya mezarıdır.

Alkarısı Nasıl Görünür

Alkarısı genellikle; Çirkin, saçları darmadağınık, gözleri kanlı, uzun tırnaklı, uzun boylu, çok kuvvetli olarak betimlenir. Develerle güreşebilecek kadar uzun ve güçlü olduğu anlatılır. Kızıl elbiseler giyer. İri gözlüdür. Çok fazla sayıda ağır, demirden yapılmış takıları vardır.

Alkarısı Nerelerde Yaşar Neleri Sever

Kimi anlatılarda bir küpün içine girerek orada yaşar. Bazen de ırmak kenarlarındaki ıssız bölgelerde veya içi boş ağaç kovuklarında yaşadığı söylenir.  En sevdiği şey atların yelesini örmektir. Albıs olarak da isimlendirilen Alkarısı’nı yakalamak için elbisesine veya kendisine iri bir iğne saplamak gerekir. Demirden ve demircilerden korkar. Lohusalara musallat olur ve ölümlerine sebebiyet verir. Lohusaların ve yeni doğmuş çocukların ciğerlerini yiyerek beslendiğine inanılır.

Alkarısı’ndan Nasıl Korunulur

Korunmak için lohusaların odalarında demir eşyâ bulundurulur. Kötülük yapmaktan zevk alır. Ayakları ters olarak betimlenir. Kendisiyle konuşan kam (şaman) / cinci / hoca, ne derse söylenenin tersini yapar. Başı sıkışınca bir kuyuya girerek kaybolur. Bazen de iğne batırılınca su olup, bir kuyuya doğru akar.

Alkarısı Türleri Nelerdir

Ayrıca genel özellikleri itibariyle Kızıl Albıs olarak bilinen bu varlığın iki türü daha vardır: Sarı Albıs ve Kara Albıs.

Kızıl Albıs “Kızılsaç” olarak da bilinir. Al renkli giysiler giyer. Kızıl Humma’ya neden olur. Yaptığı kötülükler “Albasmak” fili ile anlatılır. Kızıl saçlı bir kadın olarak betimlenir. Uzun boylu, uzun parmaklı ve sivri tırnaklı, dağınık saçlı, yağlı vücutlu, dişlek, çıplak gezen, göğüslerinden birini geriye atmış, tepesinde gözü olan çok çirkin bir yaratıktır. Irmaktan veya denizden çıkan ve yalnız oynayan çocukları çalarak suyun dibindeki evine götüren bir kadın olarak da anlatılır. Mavi boncuktan çok korkar ki “Nazar Boncuğu” kavramının kökeninde bu anlayış yatar. Küplerin içinde saklandığı da düşünülür. Ağzında sihirli bir taş olan bir kuş kılığına girebilir. Öleceğini anladığında kendini yaralar ve akan kanından bir süre sonra yeni bir Albıs / Alkarısı doğar. Alkarısı olarak bilinen asıl Albıs budur.

Sarı Albıs “Sarısaç” olarak da bilinir. Sarı giysiler giyer. Sarı Humma’ya neden olur. Oluşturduğu hastalık “Sarı Basmak” tabiriyle ifâde edilir. Sarışın bir kadın görünümündedir. Kötülükte Kızıl Albıs’a göre biraz daha düşük seviyededir. Ölümcül değildir. Keçi veya tilki kılığına bürünebilir. Şımarık yönü ağır basar, hoppa ve oynaktır. Kandıracağı kişiyi cilvelerle kendisine çeker. Dünyadaki en güzel kadından daha güzel bir görünüşe sahip olabilir. Şehvetli ve açgözlüdür.

Kara Albıs “Karasaç” olarak da bilinir. Kara giysiler giyer. Kara Humma’ya neden olur. “Kara Basmak” tabiri, yaptığı kötülükler için kullanılır ve kabuslarla da ilgilidir. Esmer , koyu tenli bir kadındır. Diğer Albıslara göre daha ağırbaşlı ve ciddi görünümlüdür. Ancak daha aldatıcı ve baştan çıkarıcıdır. Albıslar içinde nadiren rastlanır ve en ölümcül olandır. Çakal veya sırtlan kılığına girebilir.

Alcı: Alkarısı Kovucular

Alkarısı’nı kovma yeteneği olan, Albastı’yı tedavi edebilen kişiye ise Alcı denir. Bir nevi cin çıkarandır. Al Ocağı adı verilen ve bu tür rahatsızlıkların tedavisi için gidilen mekanların piri veya koruyucusudur. Alçı veya Alçu olarak da isimlendirilmişlerdir. Türkler Anadolu’ya göç edince Alcılar da Anadolu’nun çeşitli yörelerine yerleşerek çok sayıda Al Ocağı kurmuşlardır. Bunlar, daha sonraları genellikle evliya mezarları ile özdeşleşmiştir. Günümüzde Alcıların yerini cami hocalarının, kimi tarikat şeyhlerinin yahut cinci hoca tabir edilen kişilerin aldığını rahatlıkla söyleyebiliriz. İçerik ve işlev aynen devam ederken değişen sadece isimlendirmeler olmuştur.

Anadolu Halk İnanışlarında Albastı ve Korunma Yöntemleri

Albıslara yani Alkarılarına atfedilen çoğu özellik, Anadolu halk inanışlarında varlığını halen sürdürmektedir. Bir inanışa göre Alkarısı / Albıs evlenmemiş bir kızdan türemiştir. Kıskançlığı sebebiyle, genç kızların yanına giderek onların hastalanmalarına sebep olur. Alkarısı aynı zamanda ahıra giderek, atı yorar ve yelelerini örerek kaybolur. Hayvanın asabileşmesine sebep olur. Bekar erkeklere dadanan alkarısı ise sarışın ve güzel bir kadın simasındadır. Erkekleri kendine cezbettikten sonra, ciğerlerini sökerek öldürür ve ciğerlerini derede yıkayıp yer.

Alkarısının varlığına inanılan her yerde, korunmak için de değişik çarelere başvurulmuştur. Kars ve Sivasta; özellikle geceleri, lohusa hanımı yalnız bırakmazlar. Geceleri ışığı sürekli yakarlar. Hasta yalnız kaldığı zamanlarda ise ağzına sakız vererek, uyumasına engel olurlar. Elazığ’da lohusanın başucuna su, süpürge ve Kuran konur, yakasına iğne türü bir şey takılır ve yanında sürekli bir erkek (eşi veya yakın akrabalarından bir erkek) bekler. Elazığ’ın bazı bölgelerinde ise kadının başına soğan, demir çubuk ve Kuran konur.

Anadolu’nun birçok bölgesinde lohusanın başına beyaz yaşmak ve kırmızı tül bağlarlar. Kırmızı altın takarlar ve hastaya kırmızı şeker hediye ederler. Manisa’nın Karacaoğlanlı köyünde, Alkarısı’ndan korunmak için kapının ağzına kazma kürek konulmaktadır. Bir şişin üzerine, elma, portakal, üzerlik, çörek otu ve mavi boncuk, kırmızı bir kurdelayla bağlanıp, lohusanın başına bırakılır. Çukurova bölgesinde de benzer tedbirler alınır. Çocuğun veya lohusanın yastığının altına soğan, ayna, tarak, ekmek, bıçak, hamayli koyarlar, yüzünü kırmızı bir örtü ile kapatıp, yatağına da bir iğne takarlar.

Ayrıca lohusanın bulunduğu yerdeki bütün suların ağzını kapatırlar. Çünkü inanışa göre Alkarısı, bazen kuş şeklinde gelip, suya boncuk atar ve o esnada çocuk ölür. Bu tedbirler alınmadığı takdirde; Alkarısı’nın, lohusanın yanına gelerek, onu rahatsız edeceğine inanılır. Bu durum bölgelere göre, hibilik (Malatya), kekoz (Elazığ), pispatik, karakura, kuşboğması vs. gibi isimlerle değişik isimlerle tarif edilir.

Alkarısı Gelince…

Alkarısı lohusanın yanına değişik suretlerle gelebilmektedir. Bazen yakın bir akrabanın kılığında, bazen çirkin bir kadın görünümünde, bazen de kedi, köpek, keçi, kelle, vs. gibi şekillerde görünür. Alkarısı daha kapıdan içeriye girer girmez lohusanın üzerine bir ağırlık çöker. Hasta o anda aniden kalkıp dua okursa Alkarısı kaçar. Ancak hiçbir şey yapmazsa, sonradan bağırmak istese de bağıramaz ve Alkarısı’na yenik düşerse de ya ölür ya da büyük bir hastalığa maruz kalır.

Sadece Lohusalara Değil Genç Kız ve Erkeklere de Musallat Oluyor

Lohusalara musallat olan Alkarılarının yanısıra, erkeklere, genç kızlara ve atlara gelen alkarıları da vardır. Çukurova’daki inançlara göre; kim şalvarını veya siyah renkteki herhangi bir kıyafetini, yastığının altına koyup yatarsa onu albasar. Çünkü Alkarısı siyahı sever. Albasması erkeklerde daha farklıdır. Bunlar, daha çok, gece uyurken bir sesle uyanırlar. Gaipten gelen bu ses, bunları çok uzaklara, tehlikeli yerlere götürerek orada bırakır. Bazen de kedi, köpek, sırtlan, eşek gibi hayvan şekillerine girerler.

Elazığ’da bu yaratığa, “Kapos”, Bingöl’de, “Harparik”, Malatya’da “Kibilik veya Hıbilik”, Diyarbakır’da ise “Kepoz” adları verilir. Çukurova bölgesinde ise, bu durum “Kırkbasması” adı ile bilinmektedir ve genelde erkekler yastıklarının altına şalvar koydukları vakit olur. Adam gece üzerinde büyük bir ağırlık hisseder, gözlerini açtığında yanında kısa kısa boyları olan kırk adam görür. Bunlar onu götürmek için uğraşır. Kimi kolundan çeker, kimi bacağından, kimisi üzerine çıkıp, onu boğmaya çalışır. Adam yardım istemek için seslenmeye kalkışsa kimse duymaz. Dua okursa biraz kendine gelir ama gözlerimi kapadığında yine aynı kırk adamla yine karşılaşır. Yatağını değiştirip başka bir odaya giderse, kırk adam da arkasından gelir. Şalvarını yastığının altına koyduğu için kırk basmış denir.

Genç kızları da albastığını belirtmiştik. Bu durum özellikle sevmediği bir kişiyle nişanlanan genç kızların başına gelir. Albastı geceleri sevmediği nişanlısının suretinde genç kızın yanında görünür. Genç kıza bir ağırlık çöker, bağırmak ister ama hiç sesi çıkmaz, elleriyle hiçbiryeri kavrayamaz. Adam olduğundan daha iridir, öyle ki upuzun kolları vardır, her bir tırnağı 25-30 cm. boyundadır. Adam kızı parçalayarak öldürmek ister. Neticede, bu kız nişanlısından ayrılır fakat albasması hemen sona ermez. Albastı kızı zorla götürmek ister. Kız, uyandığında, kendisini çok yorgun ve halsiz hisseder.

Alkarısı Nasıl Yakalanır

Bazı halk inanışlarına göre; lohusanın veya bebeğin ciğerini yemeye gelen Alkarısı, bir takım hilelerle yakalanıp, göğsüne bir iğne saplanırsa, tekrar eski yerine dönemez ve o aileye hizmet etmek zorunda kalır. İnsan şeklini alan Alkarısı, göğsündeki iğnenin çıkarılması için sürekli yalvarır. Çünkü bu iğneyi kendisi çıkaramaz ve çıkaramadığı için de kendi taifesinin yanına dönemez. Kendini evin hizmetine adayan iğneli Alkarısı çok güzel ve hızlı ev işi yapar. Evin bereketi gün geçtikçe artar.

Alkarısı Efsaneleri

Bir anlatıya göre; hizmet ettiği eve ekmek yapmaya başlayan bir Alkarısı, su getirmek için kuyu başına gitmiştir. Orada oynayan çocuklardan birini göğsündeki iğneyi çıkarması için kandırır. Çocuk iğneyi çıkarınca, kadın yedi yıl hizmet ettiği eve doğru, “Evinizde hiç su bulunmasın; paranızın sayısını hiç bilmeyesiniz ve eviniz yaz kış odunsuz ekmeksiz olmasın” der. Çocuklara da suya atlayacağını, eğer suyun üzeri kan olursa, yakınlarının kendisini öldürmüş olabileceğini söyler. Alkarısı suya atlayınca, suyun üzeri kanla dolar. Kendi taifesi Alkarısı’nı öldürmüştür. O günden sonra da bu ailenin evinde hiç su bulunmaz, paralarının sayısını bir türlü öğrenemezler ve yaz kış odunları hiç eksik olmaz.

Elazığ’da anlatılan bir efsanede ise İsmail Ağa adında bir kişi, uzaktan gördüğü ateşe doğru ilerler. Oraya vardığında, bir Alkarısı’nın ciğer pişirerek, çocuklarına yedirdiğini görür. Çocukları doymadıklarını belirtince Alkarısı, “Yarın da İsmail Ağa’nın gelini doğum yapacak. Oraya gidip, o üçüncü lokmasını alırken, kıl şeklinde ağzına girip ciğerini alarak size getiririm” der. Gerçekten de ertesi gün, İsmail Ağa’nın gelini doğum yapar. İsmail Ağa, bunun yanında bekleyip, gelini yemek yerken, üçüncü lokmayı gelinin elinden alıp, yanında getirdiği ayran tuluğunun içerisine atar.

Tuluk şişmeye başlar. Sonra, tuluğun içerisindeki kıl, alkarısı şeklini alınca bunun göğsüne iğne saplayıp, evlerinde çalıştırmaya başlarlar. Alkarısı 12 yıl bu aileye hizmet eder ancak hep söylenenlerin tersini yapar. Sonra onların sülalesine dokunmayacağına söz vererek, kendi taifesine dönmek için bir suya atlar. Fakat periler taifesi bunu kabul etmeyerek öldürürler. Köylüler daha sonra bu Alkarısı’nın kanlı cesedini gölde bulurlar.

Alkarısı bazen de bir kuş şekline girerek lohusanın yanına gelir. Buna “Kuşboğması” adı verilir. Kuşa da “Alkuşu” denir. Alkuşu, lohusanın yanındaki bebeğe basarak onu öldürür. Bu eve girerken ağzı açık bir su kabı arar, varsa bunun içerisine bir boncuk atar ve o sırada etrafa bir ışık saçılır. Kuş, bu ışıktan faydalanarak bebeği öldürür. Suya atılan boncuğu, birisi görüp de eline alırsa, kuş kaçamaz ve oradakiler tarafından yakalanır.

Çukurova’da anlatılan bir efsanede lohusanın bulunduğu odaya Alkuşu gelip de oradaki bir su kalıbına boncuk atınca, bunu, orada bulunan bir adam hemen alır. Boncuk alınınca Alkuşu bir kadın şeklinde göze görünür ve boncuğu geri almak için yalvarmaya başlar. Adam bir daha ailesine ve sülalesine dokunmaması şartıyla boncuğu geri verir. Yine bazı bölgelerde, sebep belirtilmeksizin, lohusanın yanında ağzı açık bir su kabının bulundurulmasının iyi olmayacağı söylenir.

Ana Sayfa

Bu gönderiyi ne kadar beğendiniz?

Puanlamak için bir yıldıza tıklayın!

Ortalama değerlendirme 0 / 5. Oy sayımı: 0

Şu ana kadar oy yok! Bu gönderiye ilk oy veren siz olun.

Bu yazı sizin için yararlı olmadığı için üzgünüz!

Bu gönderiyi geliştirelim!

Bize bu yazıyı nasıl geliştirebileceğimizi söyleyin?

Keşfet
5 Comments
  1. […] Lohusaların Can Düşmanı Alkarısı ve Albasması Nedir Nasıl Korunulur? […]

  2. […] Lohusaların Can Düşmanı Alkarısı ve Albasması Nedir Nasıl Korunulur? […]

  3. […] muska yazdırdım. O "muska"yı şimdi bile boynumdan asla çıkarmıyorum. Bebek doğduğu zaman; alkarısı, cinler vb. yaratıkların bebeğe musallat olmaması için yatağının altına kırmızı bıçak […]

  4. […] LOHUSALARIN CAN DÜŞMANI ALKARISI VE ALBASMASI NEDİR, NASIL KORUNULUR? […]

  5. […] Sübyan, Arapça’da “Çocukların Anası” anlamına gelir. Türkçe’deki ismi ise Alkarısı’dır. Hristiyan ve Musevi kaynaklarında Lilith olarak bilinir. Lilith’in; Hz. Eyüp’e eziyet […]