Yaşanmış Korku Hikayesi: Askerde Başıma Gelen

Anlatıcının askerde başına gelen paranormal olayları anlatan bir korku hikayesi. Okurken tüyleriniz ürperecek. Gerçekten yaşanmış bir hikaye.

Yaşanmış Korku Hikayesi: Askerde Başıma Gelen
Yaşanmış Korku Hikayesi: Askerde Başıma Gelen

Askerliğe gitmeden önce, uyku sorunum yoktu. Herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda uyuyabilirdim. Sınıfta, hastanede, uzun yolculuklarda, otobüste ve hatta rahatsız sıralarda bile rahatlıkla uyuyabilirdim. Uyumak için tek kriterim, canımın istemesiydi. Askerde de uyku problemim hiç olmadı.

Operasyonlarda dağda kalsak bile rahatlıkla uyuyabilirdim. Arkadaşlarım bana bedenimin içinde bir şartelin olduğunu söylerlerdi. Uyumak istediğimde bunu indirdiğimi söylerlerdi. Ancak her şey son operasyondan sonra değişti. Aldığımız bir istihbarata göre, ismini vermek istemediğimiz bir köy terör örgütü tarafından sömürülüyordu.

Köyün sivilleri zarar görmemesi için operasyonu gizlilik içinde yapmamız gerekiyordu. Plana göre, köyün etrafındaki nöbetçi terör örgütü üyelerini sessizce etkisiz hale getirecektik. İlk aşama beklediğimizden daha kolay geçti. Gecenin karanlığı ve sıkı toprak bizim tarafımızdaydı.

İkinci aşamaya geldiğimizde ise beklenmedik bir şey oldu. Bir terör örgütü üyesi bizi fark etti ve bize ateş etmeye başladı. Ben de onu öldürmek zorunda kaldım. Bu olaydan sonra, terör örgütü bize mermi yağdırmaya başladı ve tepedeki keskin nişancı askerlerimiz de onlara ateş etmeye başladı.

Sadece ateş etmekle kalmayıp, el bombaları ve molotof kokteylleriyle de saldırdılar. Çevremizdeki kerpiç evler ya patlıyor ya da yanıyordu. Siviller de deli gibi koşturuyor, ne yapacağımı bilemediğim dehşet dolu anlarda karşımdaki evin penceresinden yaşlı türbanlı bir teyze gördüm.

Bulunduğu evin çatısı da alev almıştı, ama kendisi dışarı çıkmıyordu ya da çıkamıyordu. Hemen koşarak o eve gittim ve teyzeyi kurtarmaya çalıştım. Kapının kolunu indirdiğimde boşa dönüyordu. Belki 20 kez denedim, ama çabalarım boşa gitti.

Sonunda, incecik ahşap kapıyı tek omuzla kırarak içeriye daldım. Ancak, boş bir salonla karşılaştım. Gözden kaybolan teyze için diğer odalara baktım ama kimseyi göremedim. Evin her tarafı ateşlerle kaplı olduğu için dışarı çıkmaktan başka çarem yoktu. Belki evin başka bir çıkışından dışarıya çıkmıştır diye düşündüm.

Dışarıya attığımda evin etrafını hızlıca gözden geçirdim, ancak teyzeden hala iz yoktu. Sonrasında gözlerime inanamayacağım bir şey oldu: o kerpiç ev çökerken içinde o teyzeyi tekrar gördüm. Gözlerini dikmiş alttan alttan bana bakıyordu.

Terör örgütü köyü temizledikten sonra enkazları kaldırmaya ve içinde kalan yaralıları kurtarmaya çalıştık. Şansımıza, enkazın altında kimse yoktu. Gözlerimin önünde enkaz altında kalan teyze bile yoktu. Köy muhtarını arayarak oradaki hayatta kalanları öğrenmeye çalıştım. Ancak, sorduğum soru karşısında beklediğimden farklı bir tepki aldım.

Muhtar, yüzü aniden soluk kesilmiş gibi oldu ve bana “Bunu neden sorduğunu?” diye sordu. Ben de ona yaşadıklarımı ve sonrasında şahit olduğum olayları anlattığımda, orada yaşayan son kişinin 2 yıl önce vefat ettiğini ve bu yüzden bunun imkansız olduğunu söyledi.

Konuşurken biraz rahatladığını fark ettim. Başka birine aynı şeyi sorduğumda, köydeki evin “şerefi evi” olarak anıldığını ve neden böyle olduğunu sorduğumda, bana açıklamaktan vazgeçti. Pes etmeyip başka bir köylüyle aynı soruları sordum.

O da orada yaşayan kadına “cadı” dedikten sonra konuyu kapattı. O gece ne olur ne olmaz diye köyün yakınlarında konakladık ve nöbet tuttuğumuz zaman arkadaşım Salim’le farklı yerleri gözetliyorduk. Ben tepeden köyün etrafını gözetlerken, o konakladığımız yerin etrafında devriye atıyordu.

Köyü dürbünümle gözetlerken merakıma yenik düştüm ve hakkında bir şeyler duydum. O eve baktım ve evin son gördüğüm halinden bir farkı yoktu, olduğu gibi yerinde duruyordu. Dizlerinin üstüne çöküp oturduğu bir kadını etrafında görünce şaşırdım. Kadınlar kası dönük olduğundan kim olduğunu kestiremedim.

Ayrıca köylü halkından o ev hakkında iyi şeyler duymadığımdan, orada birinin olması bir hayli garibime gitmişti. Biraz daha kadını inceledikten sonra Salim’in kendi kendine söylenmesiyle ona doğru döndüm. Devriyesi bitmişti ve yerine gelmişti. Dikkatimi dağıttığı için ona kaşlarımı çatarak baktım, ama onun umurunda değildi.

Kadını incelemeye tekrar dönmek için dürbünü elime aldım, köye tekrar baktım ama evlerin hepsi birbirine benzediğinden bakmak istediğim evi bulmak biraz uzun sürdü. Nihayet yıkıntıyı bulduğumda karşılaştığım manzara tüylerimi diken diken etti.

Az önce arkası dönük olan kadın bu sefer yüzünü göstermişti. Uğursuz gözleri gördüğümde kanımın vücudundan çekildiğini hissettim. Birden vücuduma bir ürperti girdi ve bacaklarım titredi. Enkazın altında kaldığını gördüğüm kadın kanlı canlı, gözlerimin önünde dikiliyordu.

Asıl korkunç olan şey, yüzündeki çarpık gülümsemeyle bana bakarken aramızda 700 metre bile olsa tekrar onu görmek değil, bu durumdayken hissettiğim korkuydu. Önümdeki ağaçlar ve çalılar beni kamufle ettiği için, dürbünle bile olsa beni göremeyeceğinden emindim.

Salim’e baktım, ama onun gamsız hareketlerinde hiçbir şey yoktu. Mataramdan bir yudum su içtim, ama tekrar bakmak istememe rağmen yapamadım. Askerden döndükten sonra aile evime gittim ve babam, annem ve benim gibi aileme bağlı birisi olduğum için hemen çalışmaya başladım.

Çiftçiliğin getirdiği zorlukları tek başlarına yüklenmeleri hoşuma gitmediğinden, bahçe işlerinde yardım ettim ve beraber zaman geçirmek istedim. Hasat zamanı bittikten sonra, başka bir şehirde iş bulup oraya taşındım. Güzel ve ucuz bir evde yaşarken, garip olaylar başladı.

Gündüzleri bir şey olmuyordu veya ben fark etmiyordum, ancak yalnız kaldığımda sesler duymaya başladım. Artık sorunsuz uykularım yoktu, odadan gelen sesler beni rahatsız ediyordu. Saatin tıkırtısı bile çıtırtı olarak duyuluyordu ve bu nedenle saatin pilini söktüm. Televizyon için tamirci çağırdım, çünkü oradan gelen garip sesler rahatsız ediyordu.

Nihayet, bir sonraki gece uyuyabileceğimi düşünerek kafamı yastığa koydum ve rahatlamış hissettim. Gözlerimi kapattım ve sesler olmadan hemen uykuya dalacağımı umdum. Ancak yarım saat geçmesine rağmen, hala hareketsiz yatıyor ve bir ses duymayı bekliyormuş gibi sessizliğe odaklanıyordum.

Kendime güldüm ve düşüncelerimi kafamdan uzaklaştırarak uykuya tekrar daldım. Ancak koridordaki ahşap döşemelerin gıcırdaması beni ilk sarsan oldu. Birkaç saniye sonra, eve bir hırsızın girdiğini düşünerek beklemeye başladım ve uyuyormuş gibi yapmaya karar verdim. Ancak istemsizce korkmaya başlamıştım.

Hırsızdan değil, yüzleştikten sonra yaşanacakların korkusu beni sarıyordu. Kalbimin gümbürtüsünü bastırmak için dizlerimi çekip öne doğru eğildim. Odanın yarım açık kapısı hafifçe açılınca tamamen hazır olduğumu hissettim. Ahşapların gıcırtısı burnuma kadar geliyordu ve yumruğumu sıktım, üçe kadar geri saydım ve bekledim. Bekledim ve bekledim ama beklediğim karşılık gelmedi.

Yaptığım hareketle kendim döndüm ve yere düştüm. Ne olduğunu anlamadan gözlerimi açtım ve uyur pozisyonda yatağımda oturuyordum. Gerçek miydi, yoksa kabus muydu diye düşündüm, ama terli pijamam gerçekliğin acımasız olduğunu gösterdi.

Su içmek istedim ama vücudumu bile hareket ettiremiyordum, ezilmiş gibi hissediyordum. Umutsuzluk kalbimi sarmıştı ve etrafımdaki karanlık bunu daha da arttırıyordu. Ancak kendimi sakinleştirdiğimde, arkamdan başka bir nefes sesi duymaya başladım.

Bu nefes sesinden sonra, insana ait olmayan çığlıklar duyulmaya başladı. Evin kapıları açılıp kapanıyor ve koridorda koşuşturma oluyordu. Yorganın altında bir şeyin ayaklarıma doğru uzandığını hissettim.

Ayaklarımdan yukarı doğru ıslak bir el uzanıyordu. Korkunun beni esir aldığını o an anladım. Yavaş yavaş yükselen el göğsüme geldiğinde dayanılmaz bir acı hissettim, sanki göğsüm kazanıyordu ve kalbim dışarı çıkıyormuş gibi hissettim. Acı dolu çığlıklarım ağzımdan çıkarken uyandım. Hemen elimle göğsüme baktım ama ne bir iz ne de bir yara vardı.

Kalkıp su içtim ve evdeki tüm ışıkları açtım. Gece boyu uyuyamadım. Sabah patronumu arayarak rahatsız olduğumu söyledim ve işe gitmedim. Şehirde bilinen bir hoca’nın yanına gittim ve durumu anlattıktan sonra bir kase su doldurup içine okuyup üfledi ve içmemi söyledi. İsmini vermek istemediğim hoca, … köyünde yaşayıp yaşamadığımı sordu.

Bu beni şaşırttı çünkü bahsettiği köy askerde gördüğüm köydü ve orada yaşamadığımı sadece askerde olduğumu söyledim. Hoca başını sallayarak anladığını söyledi ve sonra durumu açıklamaya başladı. Köyde vefat eden bir kadın olduğunu söyledi.

2 yıl önce ölen bu kadın kocasına çok bağlıymış ve kocasının kendisini aldatmasından çok korkuyormuş. Bir zaman sonra kocasının her adımını takip etmeye başlamış ve bundan yorulunca büyücüye gitmiş. Büyücü kadını büyüyle kendine bağlamış ama büyü kadını delirtmiş ve köye cinleri musallat etmiş.

Hoca konuşmayı bitirdiğinde aklıma iki soru takıldı: Birincisi, bu başımdan geçen olayların ne kadarı gerçekti ve ikincisi, hoca bu köy ve hikayeyi nereden biliyordu?

Bu hikaye sizin de tüylerinizi diken diken etti mi? Anlatan kişinin askerde başına gelen paranormal olayları anlatan bu hikayeye yorum yaparak düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz. Siz de böyle korkunç bir deneyim yaşadınız mı?paranormalhaber(et)gmail.com adresine göndererek bizimle ve diğer okurlarla paylaşabilirsiniz. Paranormal Haber’de daha fazla korku hikayesi okumak için takipte kalın.

Paranormal Haber

Keşfet