Uyku Duvarının Ötesinde

H. P. Lovecraft, Uyku Duvarının Ötesinde, 5

Bu nazik anda, beynimi etkileyen bir dış etkinin varlığını fark ettim. Daha fazla yoğunlaşabilmek için gözlerimi yumdum ve onca zamandır peşinde olduğum zihinsel mesajın en sonunda gelmiş olduğunu anlayarak ödülümü almış oldum. İletilen her düşünce zihnimde çabucak şekilleniyordu. Gerçek bir dil kullanılmamamasına karşın, bu kavram ve ifadelere o kadar alışıktım ki mesajı sanki ana dilimde alıyor gibiydim.

“Joe Slater öldü,” dedi, uyku duvarının ötesindeki failin ruhu donduran sesi. Dehşetle kocaman açılan gözlerim, Slater’ın yüzünde acıyı arandı ama mavi gözleri sükûnetle bakıyordu ve zekâ okunan yüzü hayat doluydu. “Ölmesi iyi oldu, kozmik varlığın etkin zekâsını kaldıramıyordu. Kaba saba bedeni, göksel yaşamla gezegen yaşamı arasındaki gerekli ayarlamaları yapamıyordu. Hayvan yönü, insan yönüne ağır basıyordu. Yine de onun yetersizliği yüzünden beni keşfetmeyi başardın. Demek ki doğrusu, kozmik ruhlarla gezegen ruhlarının asla karşılaşmamalarıymış. Sizin dünyanızın zamanıyla kırk iki yıl boyunca onu gündüzleri tutsağım olarak tuttum ve ona eziyet ettim.

Düşsüz uykularda senin olmayı seçtiğin türde bir varlığım ben. Ben senin ışık kardeşinim ve seninle birlikte ışıklı vadilerin üzerinde uçtum. Senin gerçek benliğinin uyanıklık dünyasındaki halini anlatmaya yetkili değilim ama bizler uzay ve zaman gezginleriyiz. Gelecek yıl, sizin eski dediğiniz Mısır’da ya da bundan üçyüz bin yıl sonrasının zalim Tsan Chan imparatorluğunda yaşıyor olabilirim. Seninle ben, kızıl Arctürüs’ün etrafında dönen dünyalarda dolaştık. Jüpiter’in dördüncü uydusunda gururla sürünen böcek filozofların bedeninde yaşadık. Dünyanın kendisi, yaşam ve boyutları hakkında ne kadar az şey biliyor! Aslında, kendi huzuru için ne kadar da az şey bilmesi gerekiyor!

Zalim hakkında konuşamam. Siz dünyalılar, farkında olmadan onun uzak varlığını hissettiniz. Göz kırpar gibi yanıp sönen fenere, bir esasa dayanmaksızın Algol, yani Şeytan Yıldızı adını verdiniz. Zalimle karşılaşıp onu alt etmek için çağlar boyunca maddi engellerin ayakbağı olması yüzünden, boş yere çabalayıp durdum. Bu gece bir cehennem, bir felaket olarak, bir İntikam Tanrıçası olarak gideceğim. Beni gökte, Şeytan Yıldızı’nın yakınlarında seyret.

Daha fazla konuşamayacağım çünkü Joe Slater’ın bedeni soğuyup katılaşıyor ve katılaşmış beyinler istediğim gibi titreşimler yaymaz oluyor. Sen bu gezegendeki tek dostum, bu kanepede yatan itici bedende beni hissedip arayan tek ruh oldun. Yine karşılaşacağız. Belki Orion’un Kılıcı’nın parıldayan sislerinde, belki tarih öncesi Asya’da çıplak bir yaylada, belki bu gecenin anımsanmayan düşlerinde. Belki Güneş Sistemi’nin yok olmasından milyarlarca yıl sonra bir başka biçim altında yine buluşacağız.”

Tam bu noktada düşünce dalgaları birdenbire kesildi ve düş görenin -yoksa ölünün mü demeliydim?- solgun gözleri, bir balığın gözleri gibi donuk donuk bakmaya başladı. Yarı sersemlemiş bir halde kanepenin üzerine eğilip Slater’ın nabzına baktım. Bileği soğuk ve katıydı. Nabzı atmıyordu. Solgun yanakları daha da soldu. Kalın dudakları sarkarak aralandı ve eski, yoz Joe Slater’ın iğrenç derecede çürük dişlerini ortaya çıkardı. Korkuyla titreyerek iğrenç yüzünün üzerine bir battaniye örttüm ve hastabakıcıyı uyandırdım. Sonra sessizce hücreden çıkıp kendi odama gittim. Açıklanamaz bir şekilde, düşlerini anımsamamam gereken bir uykuya hemen o anda dalmak için büyük bir özlem duyuyordum.

Sonuç? Hangi basit bilimsel öykü böylesine güçlü bir anlatımla övünebilir? Ben sadece bana gerçek gibi görünen bazı şeyleri aktardım. Bunlardan istediğiniz sonucu varın siz çıkarın. Daha önce belirttiğim gibi amirim olan yaşlı Doktor Fenton, anlattığım bu şeylerin gerçekliğine inanmıyor. Sinirlerimin harap olduğunu ve büyük bir cömertlik göstererek verdiği tam ücretli uzun tatile fena halde ihtiyacım olduğunu yeminle söylüyor. Doktor Joe Slater’ın, en basit topluluklarda bile anlatılagelen kaba halk masallarından fantastik kavramlarını devşirmiş olması gereken, sıradan bir paranoyaktan başka bir şey olmadığına meslek onuru adına beni temin etmektedir. Doktorun bütün bu anlattıklarına karşın, ben Slater’ın ölmesinden sonraki gece gökyüzünde gördüğüm şeyi unutamam. Beni taraflı bir tanık saymamanız için belki de beklediğiniz sonucu destekleyecek bir başka kalemin tanıklığına ihtiyacınız vardır. Saygın astronomi otoritesi Profesör Garrett P. Serviss’in sayfasında Nova Persei yıldızı üzerine yer alan bölümü, kelimesi kelimesine aktarıyorum:

“22 Şubat 1901’de Edinburgh’lu Doktor Anderson tarafından Algol’dan çok uzak olmayan hayret verici bir yıldız keşfedildi. Bu noktada, daha önce, başka bir yıldız saptanmamıştı. Yirmi dört saat içinde yabancı yıldızın parlaklığı Capella’nınkini geçti. Birkaç hafta içinde bariz bir şekilde solarak birkaç ay sonra da çıplak gözle seçilmez oldu.”

Ana Sayfa * Fantastik Hikayeler * Google Haberler’de takip et

Keşfet