Türkçe’de Söz Sanatları – Konu Anlatımı
Türkçe’de söz sanatları, ifadeye zenginlik katmak, ifadenin etkisini artırmak ya da az sözle çok şey ifade etmek için kullanılan dil işlemleridir. Söz sanatları, dilin zenginliğini ve kültürel mirasını yansıtan önemli birer anlatım aracıdır. Söz sanatları, anlamları ve kullanımları bakımından bazı özellikler gösterir. Bunlar şunlardır:
Söz Sanatlarının Özellikleri
- Söz sanatları, sözcüklerin gerçek anlamından uzaklaşarak mecaz anlam kazanmasına dayanır. Yani sözcükler gerçek anlamında kullanılmaz, başka bir anlamda yorumlanır. Örneğin:
- Bu çocuk bir aslan gibi cesur. (Bu cümlede “aslan” sözcüğü gerçek anlamında değil, mecaz anlamında kullanılmıştır.)
- Söz sanatları, hayal gücüne ve yaratıcılığa dayalıdır. Yani söz sanatlarını kullanan kişi, hayal gücünü kullanarak yeni ve ilginç ifadeler oluşturur. Örneğin:
- Gülüşün güneş gibi ısıtıyor içimi. (Bu cümlede “gülüş” ile “güneş” arasında hayal gücüne dayalı bir benzetme yapılmıştır.)
- Söz sanatları, kültürel ve tarihsel bağlamlara göre değişebilir. Yani söz sanatlarının anlamları ve kullanımları zaman ve mekan içinde farklılık gösterebilir. Örneğin:
- Bu işi yapmak için can atıyorum. (Bu cümlede “can atmak” sözü bir söz sanatı olarak kullanılmıştır. Ancak bu sözün anlamı kültürden kültüre değişebilir. Bazı kültürlerde “can atmak” çok istemek anlamına gelirken, bazı kültürlerde intihar etmek anlamına gelebilir.)
Söz Sanatlarının Türleri
Türkçe’de çok sayıda söz sanatı vardır. Bu söz sanatlarının türleri, kullanım şekillerine ve amaçlarına göre farklılık gösterir. Aşağıda en yaygın kullanılan söz sanatlarının türleri ve örnekleri verilmiştir:
Abartma (Mübalağa)
Bir şeyin özelliklerini, bir olayı veya bir durumu olduğundan daha büyük veya daha küçük göstermeye abartma denir. Abartma ile ifade daha etkili ve vurgulu hale getirilir. Örneğin:
- Bu çocuk bir fil kadar hantal.
- Seni bin yıl bekledim.
- Çantayı taşımaktan kolum koptu.
Benzetme (Teşbih)
Anlatımı kuvvetlendirmek, sözün etkisini artırmak için aralarında değişik yönlerden ilgi bulunan iki şeyden zayıf olanın kuvvetli olana benzetilmesine benzetme denir. Benzetmede benzeyen, benzetilen, benzetme yönü ve benzetme edatı olmak üzere dört temel unsur vardır. Örneğin:
- Serkan keçi gibi inatçı bir çocuktur. (Benzeyen: Serkan, Benzetilen: Keçi, Benzetme yönü: İnatçılık, Benzetme edatı: Gibi)
- Bodrum, cennet kadar güzel bir beldedir. (Benzeyen: Bodrum, Benzetilen: Cennet, Benzetme yönü: Güzellik, Benzetme edatı: Kadar)
Kişileştirme (Teşhis)
İnsan dışındaki varlıklara insana özgü özelliklerin verilmesine kişileştirme denir. Kişileştirme ile ifade daha canlı ve duygulu hale getirilir. Örneğin:
- Köyün çayı boş yere akmaktan sıkılıyor, bir bostanı sulayacağı günlerin gelmesini iple çekiyordu.
- Toplanırken göklerde bulutlar yığın yığın
Gözlerimizden yaşlar süzülürdü damla damla - Güneş gülümseyerek doğdu.
Konuşturma (İntak)
İnsan dışındaki varlıkların konuşuyormuş gibi gösterilmesine konuşturma denir. Konuşturma ile ifade daha ilginç ve hayalî hale getirilir. Örneğin:
- Ağaçlar rüzgâra şöyle dedi: “Bizi bırak da yapraklarımızla oyna.”
- Kalem, silgiye kızarak dedi ki: “Sen hep benim yazdıklarımı silersin.”
- Ay, yıldızlara seslendi: “Siz neredesiniz? Bu gece çok yalnızım.”
Karşıtlık (Tezat)
Anlatımda zıt anlamlı sözcük veya söz gruplarının bir arada kullanılmasına karşıtlık denir. Karşıtlık ile ifade daha çarpıcı ve dikkat çekici hale getirilir. Örneğin:
- Fazla mal göz çıkarmaz, azıcık aşım kaygısız başım.
- İyilik eden iyilik bulur, iyilikten maraz doğar.
- Yaşamak mı zor ölmek mi? Bilemedim ki hangisi.
İstiare (Eğretileme)
Benzetmenin kısaltılmış şekline istiare denir. İstiarede benzeyen veya benzetilen unsurlardan biri veya her ikisi de söylenmez, sadece benzetme yönü anlatılır. Örneğin:
- Bu çocuk bir aslan. (Benzeyen: Bu çocuk, Benzetilen: Aslan, Benzetme yönü: Cesaret)
- Bodrum bir cennet. (Benzeyen: Bodrum, Benzetilen: Cennet, Benzetme yönü: Güzellik)
Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması)
Bir sözcüğün gerçek anlamından uzaklaşıp başka bir anlam kazanmasına mecaz-ı mürsel denir. Mecaz-ı mürselde iki varlık arasında ortak bir özellik bulunur ve bu özellik üzerinden ad aktarımı yapılır. Örneğin:
- Bu akşam misafirimiz var, sofrayı kur. (Sofra sözcüğü gerçek anlamında “yemek yenilen yer” demektir. Ancak burada “yemek” anlamında kullanılmıştır.)
- Bu kitap elden ele dolaşıyor. (El sözcüğü gerçek anlamında “insanın kolunun ucu” demektir. Ancak burada “kişi” anlamında kullanılmıştır.)
Kinaye (Değinmece)
Bir sözcüğün hem gerçek hem de mecaz anlamını birden çağrıştırmasına kinaye denir. Kinaye ile ifade hem açık hem de kapalı bir anlam taşır. Kinaye ile anlatılmak istenen şey dolaylı olarak söylenir. Örneğin:
- Bu çocuk çok çalışkan, her gün ders çalışıyor. (Bu cümlede “çalışkan” sözcüğü hem gerçek hem de mecaz anlamını çağrıştırır. Burada kinaye ile çocuğun çalışkan olmadığı, ironik bir şekilde söylenmiştir.)
- Bu adam çok dürüst, hiç yalan söylemez. (Bu cümlede “dürüst” sözcüğü hem gerçek hem de mecaz anlamını çağrıştırır. Burada kinaye ile adamın dürüst olmadığı, alaycı bir şekilde söylenmiştir.)
Telmih (Hatırlatma)
Anlatımda başka bir olaya, kişiye veya esere dolaylı olarak gönderme yapılmasına telmih denir. Telmih ile ifade daha zengin ve kültürel bir boyut kazanır. Örneğin:
- Bu şiirde Ahmet Haşim’in etkisi çok belli. (Bu cümlede Ahmet Haşim’in şiirleri dolaylı olarak hatırlatılmıştır.)
- Bu filmde Romeo ve Juliet’in hikâyesi tekrarlanmış. (Bu cümlede Romeo ve Juliet’in eseri dolaylı olarak hatırlatılmıştır.)
- Bu adamın yaptıkları Firavun’u bile geçti. (Bu cümlede Firavun’un zulmü dolaylı olarak hatırlatılmıştır.)
Söz Sanatlarının Örnekleri
Söz sanatlarının örnekleri, kullanım şekillerine ve amaçlarına göre farklılık gösterir. Aşağıda en yaygın kullanılan söz sanatlarının örnekleri verilmiştir:
Abartma (Mübalağa) Örnekleri
- Bu çocuk bir fil kadar hantal.
- Seni bin yıl bekledim.
- Çantayı taşımaktan kolum koptu.
Benzetme (Teşbih) Örnekleri
- Serkan keçi gibi inatçı bir çocuktur.
- Bodrum, cennet kadar güzel bir beldedir.
- Gülüşün güneş gibi ısıtıyor içimi.
Kişileştirme (Teşhis) Örnekleri
- Köyün çayı boş yere akmaktan sıkılıyor, bir bostanı sulayacağı günlerin gelmesini iple çekiyordu.
- Toplanırken göklerde bulutlar yığın yığın
Gözlerimizden yaşlar süzülürdü damla damla - Güneş gülümseyerek doğdu.
Konuşturma (İntak) Örnekleri
- Ağaçlar rüzgâra şöyle dedi: “Bizi bırak da yapraklarımızla oyna.”
- Kalem, silgiye kızarak dedi ki: “Sen hep benim yazdıklarımı silersin.”
- Ay, yıldızlara seslendi: “Siz neredesiniz? Bu gece çok yalnızım.”
Karşıtlık (Tezat) Örnekleri
- Fazla mal göz çıkarmaz, azıcık aşım kaygısız başım.
- İyilik eden iyilik bulur, iyilikten maraz doğar.
- Yaşamak mı zor ölmek mi? Bilemedim ki hangisi.
İstiare (Eğretileme) Örnekleri
- Bu çocuk bir aslan. (Benzeyen: Bu çocuk, Benzetilen: Aslan, Benzetme yönü: Cesaret)
- Bodrum bir cennet. (Benzeyen: Bodrum, Benzetilen: Cennet, Benzetme yönü: Güzellik)
Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarması) Örnekleri
- Bu akşam misafirimiz var, sofrayı kur. (Sofra sözcüğü gerçek anlamında “yemek yenilen yer” demektir. Ancak burada “yemek” anlamında kullanılmıştır.)
- Bu kitap elden ele dolaşıyor. (El sözcüğü gerçek anlamında “insanın kolunun ucu” demektir. Ancak burada “kişi” anlamında kullanılmıştır.)
Kinaye (Değinmece) Örnekleri
- Bu çocuk çok çalışkan, her gün ders çalışıyor. (Bu cümlede “çalışkan” sözcüğü hem gerçek hem de mecaz anlamını çağrıştırır. Burada kinaye ile çocuğun çalışkan olmadığı, ironik bir şekilde söylenmiştir.)
- Bu adam çok dürüst, hiç yalan söylemez. (Bu cümlede “dürüst” sözcüğü hem gerçek hem de mecaz anlamını çağrıştırır. Burada kinaye ile adamın dürüst olmadığı, alaycı bir şekilde söylenmiştir.)
Tezat (Zıtlık) Örnekleri
- Fazla mal göz çıkarmaz, azıcık aşım kaygısız başım.
- İyilik eden iyilik bulur, iyilikten maraz doğar.
- Yaşamak mı zor ölmek mi? Bilemedim ki hangisi.
Telmih (Hatırlatma) Örnekleri
- Bu şiirde Ahmet Haşim’in etkisi çok belli. (Bu cümlede Ahmet Haşim’in şiirleri dolaylı olarak hatırlatılmıştır.)
- Bu filmde Romeo ve Juliet’in hikâyesi tekrarlanmış. (Bu cümlede Romeo ve Juliet’in eseri dolaylı olarak hatırlatılmıştır.)
- Bu adamın yaptıkları Firavun’u bile geçti. (Bu cümlede Firavun’un zulmü dolaylı olarak hatırlatılmıştır.)