Şeytanı Racim

1.156
0
(0)

Şeytanı Racim, 15

Halbuki hiç alakası yoktu. Aynalardan korkuyordum. Halen de korkarım yaşadıklarımdan sonra… “Tamam oğlum, nasıl iyi hissediyorsan öyle yap. İyi geceler sana.” deyip yattı tekrardan. Bütün malzemeler odamdaydı. Yanımda ne kadar güvenmesem de Atakan malzemeleri düzenliyordu. Aynayı yüzü tavana bakacak şekilde koydu. Üzerine mumlardan … şekli yaptı. İsimlerini ikimiz de biliyorduk zaten. Kitaptan yazdığı kağıdın yarısını bana verdi. “Aynı anda okumaya başlayalım.” dedi. Diğer kağıda da yine o sayfadan yazdığı bazı şeyleri mumda yakıp, mutfaktan aldığım … larla karıştırıp, aynanın üzerine serpecekti.

“Işık açık kalsın mı?” dedim. “Hayır. Kapat ışıkları.” dedi. Sadece mumun ışık verebileceğini, başka türlü başarıya ulaşamayacağımızı söyledi. Belki de yalan söylüyordu. Kendini belki de karanlıkta iyi hissediyordu; bilmiyorum. Kapattım ışığı oturdum. Bir taraftan Atakan’a bir taraftan yangından kalma siyahlıklara bakıyordum. Onları gördükçe kendime verdiğim cesaret azalıyordu ama her şeye rağmen iyi şeyler düşünüyordum. Onlardan kurtulacaktım.

Bu düşüncelerle otururken, Atakan “Hadi artık; başlıyoruz.” dedi. Mutfaktan getirdiğim … ları yaktı. Kitaptan kopyaladığı sözleri yaktı. İkisini de aynanın üzerine gelişigüzel serpiştirdi. “Hadi; okumaya başlayalım.” dedi. İkimiz de aynı anda okuyorduk. Biz okudukça tekrardan evin içine giren rüzgar artıyordu. Mumların üzeri titriyordu. Bir müddet sonra duvarlarda gölgeler hareket etmeye başladı. Rüzgar arttıkça, gölgeler çoğaldıkça, Atakan aynaya doğru kafasını yakınlaştırıyordu. Bu bir refleks miydi bilmiyorum diğer adam da aynısını yapıyordu çünkü.

Aynaya yüzü değdi değecekti. Kendi suretine bakıp okuyordu. Ben ona eşlik ediyordum sadece. Belki ben kendi suretine doğru okuyor zannediyordum, belki o aynada gördüğü kendisi değildi çünkü aynadan korkarak okuyordu. Sanki biri ona bakıyordu. Sonra hızlandı, hızlandı… Benden ayrıldı. Kendi kendine çok hızlı şekilde okuyordu. Okumanın sonuna geldiğimizi şuradan anladım: İsimleri söyledi. Diğer adam da en son isimleri söylemiş, sonra susmuştu.

Atakan sustu. O hızdan eser kalmadı. Sadece yüzünü aşağıya eğdi. Aynaya bakıyordu. Birden kafasını kaldırdı. Sonra konuşmaya başladı. “Kendini tanıt!” dedi aynaya doğru. Ben hepsinde sadece sözleri söyleyendim. Onların bildiklerinin hiç birisini bilmiyordum. Denileni yapıyordum sadece. Bunu da kurtulmak için yapıyordum. Birden niye sessizleşiyorlardı nasıl hissediyorlardı asla bilmiyorum.

Kitabı veren adamın orada yaptığımız gibi rüzgar yoktu. Ayna hala sağlamdı. Aynadan ses gelmedi. “Kendini tanıt!” dedi tekrardan. Bu sefer uğultu geliyordu. Tıpkı kitabı veren adamın orada olduğu gibi ama daha hafifti. “… oğlu …yım.” dedi. “Bizden ne istiyorsun?” dedi. Duvarda 5 gölge vardı. Biri cevap veriyordu. Sesi aynadan geliyordu. Yine aynı şeyi diyordu: “Katil!” dedi sadece. “Rahat bırak bizi … oğlu! Ceddin adına, kabilen adına emrediyorum! dedi Atakan. O anda hiç beklemediğim bir refleksle, yakıp aynaya serptiği şeylerin, sol elinde tuttuğu kısmını, birden aynanın üzerine fırlattı. Sonra tekrardan okumaya başladı.

Tuzağa düşürmüştü onları ya da ben öyle zannediyordum. Ayna çatladı. Bu sefer dört yerden çatladı. Diğer adamla yaptığımızdan daha derin çatlaklardı bunlar. Çizik gibi değildi. Mumların hepsi söndü. Daha fazla duramadım hemen ışığı açtım. Atakan’ın sol kolu ters dönmüş; bağırıyordu. Annemle babam koştular. Manzarayı görünce telaşlandılar iyice… Hemen ambulansı çağırdılar. Atakan’ın çok acı duyduğu belliydi. Annemgile bir sürü açıklama yaptım hastanenin orada. Zaten endişeleniyorlardı.

Artık kabuslardan, rüya ile gerçeği aynı anda yaşamaktan kurtulmuş muydum? Hepsini öldürmüş müydük? Bunu sadece bir şekilde öğrenebilirdik. Atakan’ın kolunu alçıya aldılar. Adamın kolu iki yerinden kırılmış, bildiğin sırt tarafına doğru dönmüştü. O görüntü hala aklımda. Hastanede biraz muhabbet etme fırsatımız oldu. “Sence kurtuldum mu Atakan?” dedim. “Hayır; tam emin değilim. İçimdeki o karanlık halen daha gitmedi.” dedi.

“Nasıl yani? Hani bundan sonra düzelecekti her şey? Hani artık normal insanlar gibi sevgili yapacaktım, normal insanlar gibi uyuyacaktım, anam babam günler sonra rahat edecekti, kandırdın mı lan beni?!” dedim. “Hayır. Yazanları yaptım ancak bilmek için tekrar uygulayacağız. Gelen olmazsa bil ki başardık.” dedi. Annemle babama, ailesinin Atakan’ı böyle görmemesini, görürlerse endişe edeceklerini söyledim. Yani onlara, Atakan’ın bir müddet bizde kalması gerektiğini söyledim.

Ben tepki verirler sanırken aksine; sevindiler. Yanımda bir arkadaşımın olması, normalleştiğimin göstergesiydi onlar için. Lakin her şey bu şerefsizin yüzünden olmuştu. Benim de planlarım vardı. İlk defa burada itiraf ediyorum; kurtulduktan sonra öldürmeyi düşünüyordum ama buna gerek kalmadı sonrasında her neyse…  Bizim evdeydik. Bu olaydan tam 4 gün sonraydı. Bu süre zarfında tekrar çağırmayı denemedik. Bu 4 gün içinde de hiç kabus görmemiştim.

O gece artık tekrar çağıracaktık. Ancak bu sefer ben yönetecektim. Çünkü kolu kırıktı adamın. Gece her şeyi hazırladık. Aynı şeyleri yapacaktık. Atakan’ın yerine ben geçtim. Bana bir şey ezberletti. “İlk başlarda kâğıttan oku. Ancak bir müddet sonra hızlanman gerekecek. İşte o zaman kağıda bakamayacaksın ve ezberinden okuman gerekecek.” dedi. Okulda iki şiir ezberlememiş, andımızı dahi bilmeyen ben, köpek gibi ezberledim bir sayfa yazıyı kelimesi kelimesine…

Yine aynı şeyleri yaptık. Okumaya korkuyordum gördüklerimden sonra ama içimi rahatlatmaya çalışıyordum. Nasılsa 4 gündür rahattım. Demek ki artık gittiler diye düşündüm. Sadece bunun garantisi için yapmamız gerekiyordu. Özellikle 4 gün bekledik. Kendimi iyi gösterdim anne ve babama ki birazcık beni yalnız bıraksınlar da Atakan’la yalnız kalıp rahat rahat yapalım ritüeli diye.

O gece komşuya ziyarete gittiler. Biz de akşam ezanı okunduktan yarım saat sonra başladık. Çünkü hiç güneş ışığı kalmamalıydı. Aynayı hazırladık. Mumları yaktık. Işığı kapattık. Yine sadece mum ışığıyla başladık okumaya. Bir müddet kağıttan okudum. Sol elimde, yakıp aynanın üzerine atacağım şeyler vardı…  Aynı şekilde devam ettim. Bir müddet sonra, geçenki gibi hafiften bir rüzgar çıktı. Ben de gelmişler mi diye aynaya bakıyordum. Bu sefer hiç gölge yoktu ama onu hissedebiliyordum. Gelmişti. Bir tanesi kurtulmuştu ama nefretini yüzlerce kat çoğaltarak gelmişti. “Kendini tanıt!” dedim. Bu sefer ilk deyişimde cevabını verdi “Ben … kabilesinden oğlu …” dedi. “Ne istiyorsun bizden?” dedim yine cevabı aynıydı “Katil!” dedi.

Sol elimde tuttuklarımı yakıp, aynanın üzerine fırlatmak istedim. Daha doğrusu fırlatamadım. Onu yok etmek, bir insanı yok etmekle aynı seviyede idi. Gerçekten katil olacaktım bunu yapsaydım. Atakan, kolu kırık halde karşımda duruyor, sadece izliyordu. Katil değildim, en çok koyan haksız yere bunları yaşamış olmamdı. Tek suçlu olduğum nokta, sahildeki kızla birkaç gece geçirmemdi. “Seni öldürmek istemiyorum. Rahat bırak bizi, ey dumansız ateşin oğlu!” dedim.

“*** kabilesinden oğlu! Rahat bırak beni. Suçsuz yere bu ademoğluna bulaşma. Şerrini hak edene ver.” dedim. Sadece “Katil!” diyerek fısıldıyordu. Artık ne sabrım ne vicdanım kalmıştı. Gerçekten katil olacaktım. Eğer ben katil olmasam, sonum tımarhaneydi. Sol elimdeki yakılmışları aynaya fırlatmak üzere elimi havaya kaldırdım. O anda onu öldürecek şeyi haykırdım “…”. Sol kolum hareket etmiyordu. Buz kesmiş gibiydi. Bir duvarda sıkışmıştı sanki. Bağırarak tekrar ediyordum …” 

BU İÇERİĞİ NE KADAR BEĞENDİNİZ?

Puanlamak için bir yıldıza tıklayın!

Ortalama değerlendirme 0 / 5. Oy sayımı: 0

Şu ana kadar oy yok! Bu gönderiye ilk oy veren siz olun.

Bu yazı sizin için yararlı olmadığı için üzgünüz!

Bu gönderiyi geliştirelim!

Bize bu yazıyı nasıl geliştirebileceğimizi söyleyin?

Keşfet

ParanormalHaber sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et

ParanormalHaber sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et