Şeytanı Racim
Şeytanı Racim, 23
Bir den susup Atakan’a çevirdi aynada olan gözlerini. Atakan’ın gözlerinde ise sadece korku vardı. Hoca tekrar aynaya dönüp, Arami dilinde büyü bozma duasını okudu. Hoca okudukça, yerde duran ayna da kararıyordu. Aynanın üstüne kanı damlatmaya başladı (adet kanını). Kan damladıkça siyah dumanlar tütüyordu. Geri kalan külleri serpmeye başladı kanların üstüne. Küllerden “ifrit” yazılmıştı bir anda… İfrit, besmelesiz yapılan ilişkiye ortak olur. Doğan çocuk mutlaka ifritin huylarını taşır…
Camın önünden alaycı bir şekilde gülme sesleri geliyordu. Sesimi çıkaramıyordum çünkü yine başıma bir bela daha ekleneceğinden korkuyordum. Tam o sırada.. Duvara yaslı aynalardan çatlama sesi geldi. Aynalar çatlayınca, camın önündeki sesler ciddileşmeye hatta kızgınlaşmaya başladı. Sanki bir telaş içindeydiler. Hoca, durup gözlerini kapattı ve aynaya doğru yaklaştı. Konuşmuyordu fakat mimiklerinde ani değişimler oluyordu.
Birden yerdeki ayna da kırıldı. Parçaları her yere savrulmuştu. Hocamın eli yüzü kanlar içindeydi. Ayna parçaları her yerini kesmişti. Ama hoca bırakmadı; okumaya devam etti. O okudukça; kapı arkasından ve cam önünden, ızdırap sesleri geliyordu. Yenilmek üzere olan cinlerin sesiydi bu… Sonra odanın kapısı açıldı. İçeri biri giriyordu. Korkudan nefesim kesiliyordu sanki. İçeri giren hocanın oğluydu. Hoca, oğluna bakakaldı bir müddet. Sonra “Hoş geldin oğlum, hoş geldin.” dedi. Hüngür hüngür ağlıyordu.
“Baba, tüm şerliler gitti artık. Edebini koruyan namuslu kızın (Tuğba’nın) kanı; zina yapan edepsiz kızın büyüsünü bozdu… Beni merak etme. Ben Müslüman cinlerin yanında huzurluyum. Şeytanlaşmış Adem oğlundan daha iyiler onlar.” Bunları söyledi ve bir anda kayboldu gözden… Ben korkudan bayılmışım zaten…
***
Uyandığımda hastanedeydim. Yanımda babam ve annem vardı. Hemen ayağa fırlayıp hocamı ve Atakan’ı sordum. Babam Atakan’ın öldüğünü söyledi. Kalp krizi teşhisi koymuşlar. Beni de köyün çıkışında; ağaçlık bölgede bulmuşlar… Aradan 5 yıl geçti. Hala eski yaşadıklarımın korkusu vardı üzerimde. Atakan ölmüştü. Tuğba’yı tanıyan yoktu. Hoca kayıptı. Kaç defa hocamı bulmak için uğraştıysam da bulamadım. Çünkü hocanın yaşadığı köy 50 yıl önce komple boşaltılmış ve kimse yaşamıyordu. Babama sorduğumda “Ne hocası oğlum?” diyerek bilmediğini söylüyordu…