Skip to content

Peşimi Bırakmayan O Şey

Başımı kaldırmamla dehşete kapılmam bir oldu! Elleri arkaya doğru uzanmış, simsiyah tenliydi… Dudakları kocamandı…

Merhabalar adım M., Vanlıyım ve 26 yaşındayım. Yıl 2011 idi. Ailecek geçimimizi yıllardır hayvancılık yaparak sürdürüyoruz. Her yıl yaz mevsiminde köye gider, hayvancılık ve buğday ekimi yapardık.

Bir Ses Adımı Fısıldadı

O gece ektiğimiz tarlanın suyunu kontrol etmek için tarlaya gitmiştim. Gittiğim tarla büyük ve fazlaca eğimli olmayan bir dağın üzerindeydi köye yaklaşık 1-1.5 km uzakta. Tarlaya vardığımda suyun gelmediğini gördüm. Neden gelmediği öğrenmek için gidip baktım.

Tarlaya gelen su borusu patlak vermişti. Patlağı düzelttikten sonra, yavaş yavaş yürüyerek, bir sigara yakmak istedim. Hava rüzgarlı olmamasına rağmen yaktığım her kibrit sönüyordu. Bir gariplik vardı ya da bana öyle gelmişti. Kutudaki kibritleri bitirmeme rağmen ateş yanmıyor ve arkamda gerçekten garip bir enerji hissediyordum.

Bu arada suyun artık sorunsuzca gittiğini düşünürken baktım ki yine kesilmiş. “Yine patlak verdi herhalde” diye düşündüm. Geri döndüm. Derken bana çok çok yakın bir ses, adımı fısıldadı. Etrafıma baktım; ıssız dağlardan başka bir şey yok. Bir daha aynı ses ve bu belki beş defa tekrarlandı. Her defasında etrafıma bakıyor ama hiç kimseyi göremiyordum.

Korkmuştum ama aldırmamaya çalışıyor, korkumu bastırmak için şarkı mırıldanıyordum. Su kaynağına ulaştım. Aynı yerden patlak vermiş. Yine onarıp, suyun akışı ile beraber gitmeye başladım. Daha 10 adım atmadan su tekrar patlak verdi. Artık bir gariplik olduğu kesindi. Kibrit yanmıyor, su gelmiyor, birileri adımı fısıldıyordu… Belki bizim arkadaşların oyunudur diye de içimden ummuyor değildim.

O Şeyi İlk Görüşüm

Tekrar arkamı döndüm; suyun kaynağına doğru. Upuzun boylu, kirli sakallı biri, oturmuş eliyle su içiyor; gözlerini dikmiş bana bakıyor… Gözleri o karanlıkta çok fazla parlıyordu. Ama sanki gözlerinin tamamı simsiyahtı. Karanlıkta emin olamıyor insan. Acayip korkmuştum “Bu da kim?” dedim kendi kendime.

Adamda alışagelmişin dışında garip bir tip vardı. Suyla ilgileniyor gibi yapıp korkuyla ne yapacağımı, nasıl bir tepki vereceğimi düşünüyorken kafamı kaldırdım: Adam yok! Nereye gitti diye bakınırken dağın diğer ucundan aşağı inmekte olduğunu gördüm. O kadar kısa sürede suyun başından dağın o ucuna gidemezdi.

Adamın yürüyüşü bile çok garipti. Bir şekilde normalden çok hızlı ilerliyordu. Her bakışımda başka his uyandırıyordu… İnanın şimdi bile tarif etmekten acizim. Aşağıya vardığında yere eğilip, eline tırpan aldığını gördüm. Biraz rahatlayıp “Ohh ,bizim köydekilerden biri ot biçmesi için tutmuş bunu” dedim kendi kendime. Ancak daha ot biçilecek zamanda değildik. Yaklaşık 15 güne yakın bir süre daha vardı ot biçme zamanına.

Kimse Bana İnanmadı

Peki kim bu, o tırpan ne? Köye kadar korkuyla koştum. Eve gittim. Biraz zaman sonra korkum geçmişti. Bir sigara içtim bizim arkadaşlarla. Aşağı yukarı 25 dakika falan geçmişti aradan.

Söz ettiğim ot tarlasının sahibi önümüzden geçti “A… amca!” dedim. “Sen ne ara amele getirdin ot biçmek için? Daha erken değil mi?” “Ne amelesi?” dedi. “Valla demin tarla suyu için kaynağa gittim. Bir adam senin otunu biçiyordu.” “Yok öyle bir şey ben kimseyi almadım.” “İistersen git bak.” dedim. Bana “Sen de gel” dedi. “Tamam. dedim.

Atına bindi. Ben de arkasına bindim, gittik. Baktı ot filan biçilmemiş. Her şey normal hatta benim tarlanın suyu bile akıyor. Halbuki en son patlak verdiğinde yapmadan köye kaçmıştım korkudan.

A… amca bana baktı. “Hani nerede? Benimle dalga mı geçiyorsun? dedi. Şimdi anlatsam bana inanmaz deli diye düşünür. “Kusura bakma; ben öyle gördüm amca.” dedim. “Neyse” deyip, köye döndük.

Gecenin geç saatlerinde dışarı çıktım. Elektrikler kesilmişti. Gene sigara yaktım ve arkamdan bir ses adımı seslendi. Arkama baksam da karanlıktan başka bir şey göremedim; dondum kaldım. İnanın bedenimde bir şeylerin bana dokunduğunu hissediyordum. Döndüm; kapı kapanmış.

Kibrit yakıyorum ama sönüyor, hiç yanmıyor. Aydınlığa bakıyorum kimse yok… Gene aynı ses adımı sesledi daha sert bir şekilde. O kadar korktum ki gözlerimi açtığımda korkudan ağzımın yamulduğunu tüm köyün başımda olduğunu gördüm.

A… amca yanıma geldi. “Bana doğru; söyle bugün tarlada ne gördün?” Hatırlamak bile istemiyordum. Korkudan geçiştirdim. “Yanlış görmüşüm. Boş ver amca…” filan dedim. “Ben de gördüm; anlat ne gördün?” dedi. Beni mi kandırıyor bilmiyorum ama “Bir şey görmedim amca.” deyip, ikna ettim ve gittim uyudum.

Rüyadaki Sahne Aynen Gerçek Oldu

Kalktığımda sabah olmuştu. Dışarı çıktım. Yüzümü yıkayayım dedim. Elimi suyun akışına bırakıyordum; elim ıslanmıyordu. Anlatılamayacak kadar korkunç ve garipti. Kafamı kaldırmamla o şeyi görmem bir oldu! Çığlık atarak uyandım; meğer rüyaymış. Dışarı çıktım rüyanın aynısıydı. Sabah olmuş aynı su akıyordu. Suya doğru gittim. Elimi merakla suya daldırdım ve ellerim ıslandı.

Güldüm kendi kendime ve rüyayı unutup yüzümü yıkadım, su içtim. Başımı kaldırmamla dehşete kapılmam bir oldu! Keşke görmez olaydım! Aynı rüyadaki adam, elleri arkaya doğru uzanmış, simsiyah tenliydi… Gözlerine bakmak istemedim. Dudakları kocamandı. Bağırmak istedim ama sesim çıkmıyordu. Bana bir kere vurduğunu hissettim. Yere düştüğümde ayaklarının sanki ağaç kökü gibi upuzun ve ipince olduklarını gördüm.

En son gözümü açtığımda Van’daki devlet hastanesindeyim. Doktor yanıma geldi. “Sana vuran at epey kuvvetliymiş ama şansın var ki kurtuldun.” dedi. “Doktor ne atı?” dedim. “Sabah sana bir atın vurduğunu görenler olmuş.” dedi. Ama ben gördüklerimden emindim; at değildi ve vurduğu yerdeki iz 2 yıl kadar kaldı. Hiç kimse bana inanmadı, ailem bile “At vurmuş işte oğlum” dediler. Ben de pes ettim artık.

Depremde Yine O Yaratık

O olaydan kısa süre sonra deprem oldu(2011 Van depremi). Pazar günü saat 14:00 suları; müthiş bir sarsıntı.… Camdan baktığımda tüm binalar sanki oyun oynuyormuş gibi sallanıyordu… Deprem durunca kaçmaya başladık. En son tüm kardeşlerimden emin olmak için odalara bakıyordum. Girdiğim en son odada yine onu gördüm! İğrenç bir gülümsemesi vardı. Ama sadece gözlerimi açıp kapayana kadar… Sonra kayboldu.

Daha sonra Diyarbakır’daki dayımlara ailecek gittik. Orada dayımın yardımıyla çok dindar ve işinde becerikli bir hocaya yalnız başıma gittim ve olayları anlattım. “Sana neden böyle bir şey yaptıklarını bilemem ama at konusuna gelince; fiziksel dokunuşları olduğu zaman insan gözüyle bile herkes tarafından görülebilirler ve o garip şeyin sana vurması; insanların at vuruyor gibi görmelerini sağlamış. Senin gördüğünü ise Allah hiç kimseye göstermesin.” dedi.

Kuran‘dan bir ayet yazıp muska yaptı. O günden bugüne bir daha hiç o şeyi görmedim. Ayrıca vurduğu yerin yarasının fotoğrafını yıllarca sakladım ancak hoca o konuyu unutmam için fotoğrafı sildirdi ve sildikten sonra daha rahat ettiğimi hissettim.