Skip to content

Mösyö Bon Bon

Edgar Allan Poe, Mösyö Bon Bon, 7

Bon Bon artık “İl Admirari”de karar kılmıştı ve söz konusu şişeleri uzatmaya girişti. Ancak odada kuyruk sallamasına benzeyen tuhaf bir ses vardı. Bu Majestelerine hiç yakışmasa da filozof duymazdan geldi. Köpeği tekmeleyip susmasını söylemekle yetindi. Ziyaretçi devam etti: “Horace’nin tadının Aristoteles’inkine çok benzediğini gördüm. Çeşitlilikten hoşlanırım bilirsin. 

Terentius’un tadını Menandefink’inden ayırt edemiyordum. Naso’nun gizlenmiş Nicander olması şaşırmama yol açtı. Virgilius’ta güçlü bir Theocritus tadı vardı. Martial bana Archilochus’u anımsattı ve Titus Livius kesinlikle Polybius’tu.” “Hık!” diye yanıtladı Bon Bon. Majesteleri devam etti: “Ama bir düşkünlüğüm varsa. Mösyö Bon Bon, bir düşkünlüğüm varsa bu filozoflaradır. Evet bayım, kesinlikle her şeytan yani her centilmen bir filozof seçmeyi bilmez. Uzun boyluları iyi değildir; en iyileriyse, kabukları iyi soyulmazsa, safra yüzünden biraz kokulu olur.”

“Kabukları soyulmazsa!!” “Cesetten çıkarılmayı kastediyorum.” “Doktorlar -hık- hakkında ne düşünüyorsunuz?” “Onlardan bahsetme! Öğğ! Öğğ!” (Burada Majesteleri şiddetle öğürdü.)

“Sadece bir tanesini tattım. O Hippocrates denen keratayı! Şeytantersi kokuyordu. Öğğ! Öğğ! Öğğ! Onu Styx’te yıkarken soğuk aldım bir de bana kolera bulaştırdı.” “Vay -hık- alçak!” diye bağırdı Bon Bon. “Bir hap kutusunun -hık!- düşüğü! ” Ve filozofun gözünden bir damla yaş süzüldü. “Ne de olsa,” diye devam etti ziyaretçi “Ne de olsa eğer bir şeytan, bir centilmen yaşamak istiyorsa bir ikiden fazla kabiliyete sahip olmalıdır ve bizim için şişman bir surat diplomasinin kanıtıdır.”

“Nasıl yani?” “Bazen karnımızı doyurmakta çok zorlanırız. Benimki gibi sıcak bir iklimde bir ruhu iki üç saatten fazla hayatta tutmak genellikle olanaksızdır ve ölümden sonra, hemen turşuları kurulmazsa (ki turşusu kurulmuş ruh güzel değildir) -kokarlar- anlıyorsun ya? Ruhlar bize normal yoldan teslim edildiğinde kokuşmalarından her zaman korkulur.” “Hık! Hık! Ulu Tanrım! Nasıl katlanıyorsunuz!” Bu noktada demir lamba iki misli şiddetle sallanmaya başladı ve şeytan koltuğundan kalkar gibi oldu. Ancak hafif bir iç çekişle sükunetini geri kazandı ve sadece kahramanımıza alçak bir sesle “Bak ne diyeceğim, Pierre Bon Bon, artık bu küfürlere bir son vermeliyiz,” dedi.

Ev sahibi ağzına kadar dolu bir kadehi daha boşaltarak anladığım ve boyun eğdiğini belirtti. Ziyaretçi devam etti: “Aslında katlanmanın pek çok yolu var. Çoğumuz açlık çekiyor: Bazılarımız turşuyla idare ediyor: Bense vivente Corpora satın alıyorum. O zaman tatları çok güzel oluyor.” “Ama beden… Hık! Beden…”  “Beden, beden – Ne olmuş bedene? – Oh! Ah! anlıyorum. Beden bu işlemden hiç etkilenmiyor bayım. Zamanımda sayısız alışveriş yaptım ve bu kişiler kesinlikle bir rahatsızlık hissetmedi. Kabil ve Nemrut, Neron ve Caligula, Dionysius ve Pisistratus ve – ve başka binlercesi vardı ki yaşamlarının son kısımlarında ruh sahibi olmanın nasıl bir şey olduğunu bilmediler. 

Yine de, bayım, bu adamlar toplumu süslediler. En az benim kadar iyi tanıdığın A…. yok mu? O zihinsel ve fıziksel yetilerine hakim değil mi? Kim daha keskin nükteli cümleler yazabilir ki? Kim daha zekice mantık yürütebilir? Kim – ama dur! Cep defterimde onun sözleşmesi var.”

 Bunu söyledikten sonra kımızı bir deri cüzdan çıkardı ve içinden birkaç sayfa aldı. Bon Bon bunlardan bazılanın üstünde Machiavelli, Maza, Robespierre, Caligula, George, Elizabeth sözcüklerini anlık olarak gördü. Majesteleri dar, uzunca bir kağıt parçasını seçip okumaya başladı:

“Belirtilmesi gereksiz bir takım zihinsel yetilerin karşılığında, ayrıca bin 1 Ouis d’or karşılığı olarak, yaşı bir yıl ve bir ay olan ben bu sözleşmeyi elinde bulunduran kişiye ruhum adı verilen gölgenin tüm haklarını, tapusunu ve eklentilerini devrediyorum.” (İmza) A (Burada Majesteleri daha açık söyleme hakkını kendimde görmediğim bir adı tekrarladı ) “Akıllı biriydi” diye devam etti; “ama senin gibi, Mösyö Bon Bon, o da ruh konusunda yanılmıştı. Ruh bir gölgeymiş ha! Ruh bir gölgeymiş! Ha! Ha! Ha! He! He! He! Hu! Hu! Hu! Ama yahni yapılmış bir gölgeyi düşün! “

Pages: 1 2 3 4 5 6 7 8

Soru sor, cevap yaz, yorum yap, kendi hikayeni anlat... Burası senin; istediğini yazabilirsin.