Komşu Kadının Cin Kocası
Yaşanmış Kısa Cin Hikayeleri – Emel adındaki 19 yaşındaki bir genç kızın 2008 yılında İstanbul Pendik’te başından geçen cin musallatı ve tecavüz girişiminin hikayesi.
Adım Emel. 19 yaşındaydım; 2008 yılında İstanbul Pendik’e taşınmıştık. 8 katlı bir sitede idi yerleştiğimiz daire. En üst katta kuzey doğu cephesiydi. Binanın hemen karşısında sitenin B blok binası vardı. O da 8 katlı ve bizim binaya çok yakındı. O sene üniversiteye hazırlanıyor, gece gündüz evimde ders çalışıyordum. 20 yaşında abim vardı, adı; Emrah. Zirzopun tekiydi.
Okulunu dondurmuş, askerliğini erteletmiş, iş desen zaten yok, aylak aylak gezen bir tipti o zamanlar. Oraya taşındıktan sonra kötü şeyler seziyor, içimde sürekli bir sıkıntı, bir buhran oluyor, ders çalışmaya bir türlü konsantre olamıyordum. Uykuya düşkün biri olmama rağmen uyuyamıyordum. Bir gece yarısı karşı binada, bizim katla aynı hizada olan dairede tuhaf şeyler olduğunu gördüm.
Garip garip sesler, perdesi olmayan odalar içinde dolaşan, sanki siyaha boyanmış adamlar vardı. Bu olaylar haftanın belirli günleri rutin bir şekilde yaşanıyordu. Her seferinde gecenin bir vakti, perdeyi hafifçe aralayıp o daireyi izler olmuştum. Derken bir gün yine uyku tutmadı. İki elimi de başımın arkasına koyup tavana bakıyor, çeşitli hayaller kuruyordum.
Bir anlık dalgınlıktan olsa gerek bir ara gözümü kapatmıştım. Tekrar açtığımda; tavanda duran, beni izleyen, sanki vücudunun tamamı siyah bir tayt ile kaplanmış bir adam gördüm. O korkuyla ağzımı bile açamıyor, haykıramıyordum. Vücudumun tamamı uyuşmuştu. Hiç bir yerimi hissetmiyordum.
Sadece kafamı sağa sola çevirebiliyor, ağlıyor, haykırıp evdekilerin bana yardım etmesini istiyordum fakat dudaklarım sanki birbirine dikilmiş gibiydi. Açamıyordum. Her denememde dudaklarım kopacak gibi acıyordu. O varlıkla göz göze gelmiştik. O kızıl gözleri ile sürekli bana bakıyor, gözünü gözlerimden hiç ayırmıyordu. Artık nefes almakta güçlük çekiyor, boğulduğumu hissediyordum.
Kelime-i şehadet getirmeye çalışıyordum. Ağzımdan “Allah” kelimesi çıkar çıkmaz bir anda elim ayağım çözüldü. Odamdaki o kara bulut gitti. Hızlı hızlı nefes alıp veriyor, kalp atışımı duyabiliyordum. Kalbim nerdeyse yerinden fırlayacaktı. Hemen annem ve babamın odasına gittim. Onlara yaşadıklarımı anlattım. Babam “Karabasan” diye bahsetti annem de “Adetli misin?” diye sordu.
“Hayır değilim” dedim. O gece onlarla beraber kaldım ama sabaha kadar uyuyamamıştım. Aynı şeyi 2 – 3 sefer daha yaşadım. Babamgil beni bir hafta sonra bir hocaya götüreceklerini söyledi. Fakat gideceğimiz hafta, köydeki amcamın vefat haberi geldi. O hafta üniversite için sınava girecektim. Babam bu durumdan benim etkilenmemem için abim ile beni evde bıraktı.
Annem ile ikisi cenaze için köye gitti. 10 gün kadar gelememe ihtimalleri olduğunu söylediler. Abim Emrah geceleri gidiyor sabaha karşı sarhoş vaziyette geliyordu. Dördüncü gün yine “Gitme” diye ısrar etmeme rağmen beni dinlemedi. Yine yalnız kalmış ve çok korkuyordum. Gece 02 gibi dairenin giriş kapısından sesler geldi. Sonra da zil çaldı.
Kapıya korka korka gittim kapı dürbününden baktığımda abimi gördüm. Benzi sapsarı olmuş, donuk bir ifade ile kapıya bakıyordu. Sarhoş olduğunu düşünüp kapıyı açtım. İçeri girdi. Hiç konuşmadı. Salona geçti. Ben arkasından tuhaf bir şekilde bakıyor “Acaba uyuşturucu mu kullanıyor?” diye düşünüyordum. Çünkü sarhoşluk belirtisi yoktu, ağzı da kokmuyordu.
Peşinden gidip baktığımda salondaki babamın koltuğuna oturmuş, aptal bir ifadeyle, ağzı açık, salyaları aka aka, boş boş halıya bakıyordu. Anlam veremiyordum. Hiç böyle yapmamıştı. “Ne içmişti, ne kullanmıştı acaba?” diye düşünüyordum. Babamların olmamasını fırsat bilip, bu edepsizliği iyice abarttığını düşünüyor “Artık bu kadarı da fazla. Babama gelince her şeyi anlatacağım” diyordum.
Ama bir tuhaflık hissetmiştim çünkü abim, babamın koltuğuna asla oturmazdı. Kimseyi de oturtturmazdı. Bunun için çok kişiyle tartıştığını bilirdim. “Neyse, sarhoş olduğundandır herhalde…” diye düşünüp, onun evde olmasının rahatlığıyla banyoya girmek istemiştim. “Abi ben banyoya giriyorum. Ben çıkana kadar uyuma sakın, korkuyorum” diye tembihlemiş, salondaki televizyonu açmıştım.
Onun ışığı ve sesi uyutmaz diye düşündüm. Banyoya geçtim. Kapıyı kilitledim. Duşakabin siyah, mat camlı idi. Duşumu alıp çıkmak üzereyken bir ses işittim. Duşakabinin kapısını hafifçe araladığımda abimi gördüm. Kapı kitliydi, nasıl girmişti içeri? Hem asla öyle bir terbiyesizlik yapmazdı. Şakası bile olmazdı. Gözleri ile dik dik bana bakarken birden o gece bana bakan o bir çift kızıl gözü gördüm. O korkuyla yapabildiğim tek şey duşakabinin kapısını kapatmak oldu.