İncir Ağacının Altındaki Cinler
Cinli Kısa Korku Hikayeleri – Köy değirmeninin yakınlarındaki bir incir ağacının altında çiş yapan adamın, cinlerle yaşadığı korku dolu anların hikayesi. Olayı bizzat yaşayan kişi anlatıyor.
Zonguldak, 1993 – Zonguldak’ın bir köyünde yaşamaktayım. İsmim Dilaver. Ben çocukken bizim köydeki kadınlar, geceleri bir evde toplanıp, birbirlerine cinlerle ilgili korkutucu hikayeler anlatırlardı. Böylece kendilerini gereksiz yere korkuturlardı. Ben de o zamanlar çocuk olduğum için çoğu zaman bu buluşmalara annemle beraber gider, anlatılanları dinler ve etkilenirdim.
Köyümüz bakımsız, tenha, eski bir dağ köyü. Bütün köy bayırlı. Hiç düz yol yok. Sokaklarında aydınlatma bile yok. Köyün en aşağısında bir değirmen var. Annemler sabaha doğru o değirmene gider, akşama kadar mısır unu yaparlardı. Değirmenin çevresinde ise karayemiş ve incir ağaçları bulunurdu. Bir gün ben de annemlerle değirmene gittim. Gün daha ağarmamıştı.
Gece sayılırdı hala. Çuval çuval mısırı, öğütüp un yapmak amacıyla değirmene indirdik. Benim çişim geldi. Değirmenin tuvaleti yoktu. Ben de yakındaki bir incir ağacının altına işedim mecburen. Çişimi yaptıktan sonra tekrar değirmene geri girdim. Değirmende çalışırken bir ara annem bana “Eve kadar gidip geleceğim. Bir yere ayrılma sakın” dedi.
Psikolojik mi bilmiyorum ama annem eve gidip, ben değirmende yalnız kalınca “Şişşt! Şişşt” diye sesler duymaya başladım… Değirmenin kapısı da aniden kendi kendine açılınca iyice gerildim. Acaba dışarıda birileri mi var diye kontrol etmek amacıyla değirmenden dışarı çıktım. Etrafa bakınırken incir ağacının altında duran birini gördüm [1]Cinler ve İncir Ağacı: Yaygın bir Türk halk inanışına göre incir ağaçlarının çevresi; cinlerin en yoğun olarak bulunduğu, ikamet ettiği bölgelerdendir. Bu sebeple özellikle akşam … Continue reading gibi geldi bana.
Değirmenin ışığı o tarafa pek az vuruyordu. Belki de bu yüzden; gördüğüm gölgemsi bir şey bana bakıyormuş gibi geldi. “Cin olmasın sakın!” diye aklımdan bir düşünce geçti. Bu düşünceyle ürperdim. Hemen değirmene geri girdim. Kapıyı kapadım. Fakat tekrar açıldı. Kapı böyle kendi kendine, sert bir şekilde açılınca korkudan panikledim. Ne yapacağımı bilemedim…
İçgüdüsel olarak dışarı çıkıp, var gücümle eve doğru koşmak istedim. Bunu yapmak için değirmenin kapısından çıkar çıkmaz karşımda; değirmenin etrafını sarmış onlarca gölge gördüm. Hemen geri; değirmene girip, yere oturdum. Ağlaya ağlaya aklıma gelen duaları okumaya başladım. Korkudan kendimi kaybetmişim. O ara annem gelmiş. Beni eve götürmüşler.
Bu sırada annemin kolunu tırnaklarımla morartmışım. Bunu yaptığımın farkında bile değildim oysa. Evde kendime geldiğimde annem, babam, ailemin diğer üyeleri neler olduğunu, neden bu kadar korktuğumu sordular. Bense gördüğüm şeyleri kimseye anlatmadım. Anlatırken aynı korkuyu tekrar yaşarım diye… Sonraki günlerde; gördüğüm o gölgeleri aklımdan çıkarmak, unutmak istedim ama görmeye başladığım kabuslar buna müsaade etmedi.
Gördüğüm rüyalarda birileri sürekli olarak beni boğmaya çalışıyordu. Bu rüyalar o kadar gerçekçiydi ki çoğu zaman nefessiz kalmış şekilde uyanıyordum uykularımdan. Bu kabusları yatağa abdestsiz yattığım her gün mutlaka görüyordum. Psikolojimin ne kadar bozulduğunu gören ailem, beni köy camisinin imamına götürdüler. Durumumu izah ettiler.
Ancak cami imamı halimde herhangi bir sorun görmedi. Gayet iyi durumda olduğumu, yaşadığım sıkıntıların psikolojik olabileceğini söyledi. Oysa ben delirmiş falan değildim. Ailem de “Zaten cami imamları bu işlerden pek anlamaz” diye düşünüp, beni başka bir hocaya gösterdiler. Bu seferki hoca cin musallatı, büyü bozma gibi işlerde tecrübeli biri imiş.
Sözünü ettiğim bu hoca, onunla görüşmeye gittiğimizde önüme bir kase su koydu. Ve bana “Şimdi bu suya dikkatlice bak. Eğer suda bir şeyler görürsen, gördüklerini bana anlat” dedi. Size yemin ederim rüyamda beni boğanları gördüm suda…Gördüklerimi hocaya anlattım… Hocanın sorduğu sorulara cevap verdim… Nihayetinde hoca bana bir vefk[2]Vefk Nedir: Muhtelif güç ve etkilere sahip olduğu düşünülen harf ve sayıların, belirli matematiksel denklemlerle, kare ve dikdörtgen şekillerinin içine yazılmasıyla elde edilen bir … Continue reading verdi.
“Bu vefki sürekli üzerinde taşımalısın. Bunu taşıdığın müddetçe cinler yanına yaklaşamaz ve sana zarar veremezler. Ama eğer çıkarırsan veya kaybedersen sana musallat olur ve hatta ölümüne bile neden olabilirler” dedi. Senelerce hocanın bana vermiş olduğu o vefki boynumda taşıdım. O günden sonra cinlerle ilgili hiçbir rahatsızlık yaşamadım. Ancak sorun şu ki; ben o vefki kısa bir süre önce kaybettim… Ne yapacağımı bilmiyorum…
Dipnotlar
↑1 | Cinler ve İncir Ağacı: Yaygın bir Türk halk inanışına göre incir ağaçlarının çevresi; cinlerin en yoğun olarak bulunduğu, ikamet ettiği bölgelerdendir. Bu sebeple özellikle akşam vakitlerinde incir ağaçlarının yanına yaklaşmaktan kaçınılır. İncir ağaçlarının altına çiş yapılmasının, çişini yapan kişiye cinlerin musallat olmasına yol açacağına inanılır. Bununla bağlantılı bir başka inanca göre ise incir ağacından düşen kimselerin neredeyse kesin olarak ya sakat kalacağına ya da kısa süre içinde öleceğine inanılır. |
---|---|
↑2 | Vefk Nedir: Muhtelif güç ve etkilere sahip olduğu düşünülen harf ve sayıların, belirli matematiksel denklemlerle, kare ve dikdörtgen şekillerinin içine yazılmasıyla elde edilen bir tılsım çeşidi. |
[…] Cin Vakası: O Ağacın Altı […]
[…] bu bir hiçti. Yine bir 12 Mart günü işe giderken bilincimi kaybetmiştim. Akşam ezanında bir incir ağacının altında uyandım ve nefes alamıyordum. Kriz geçiriyordum; astım krizi… İlk bulduğum […]
[…] İncir Ağacının Altındaki Cinler […]