İkiz
Korku Hikayesi • İkiz •
Artık buna daha fazla katlanamayacaktı!
İkiz olmalarına rağmen ebeveynleri bile onu, kendisinden daha çok seviyorlardı. O kadar barizdi ki… Sürekli beraber olmalarına rağmen onun yaptığı esprilere daha çok gülüyorlar, onun sözlerini daha akıllıca buluyorlar onunla daha fazla konuşuyorlardı. Çoğu zaman sanki kendisi hiç orada yokmuş gibi… Sanki onu seviyorlar, kendisinden utanıyorlar gibiydi. Senki fazlalıkmış, sanki istenmeyen bir et beniymiş, sanki olmasa da olurmuş hatta daha iyi olurmuş gibi…
Tabi kimse bunun böyle olduğunu söylüyor değildi. Tüm bunları suskunca vuruyorlardı yüzüne! Muhtemelen ikizininkinden daha az güzel buldukları yüzüne… Bakışlarından belliydi. Ebeveynlerini geçtik; Merve bile ona daha çok ilgi duyuyor gibiydi. Merve… Bakıcı kız. Dünyalar güzeli. İyilik perisi…
Merhametin cisimleşmiş hali olduğundan; doğrudan bir ayrım yapıyor değildi tabii ki Merve. Kardeşiyle nasıl ilgileniyorsa kendisiyle de öyle ilgileniyordu. Ona ne hediye alırsa aynısından ya da eşdeğerinden kendisine de veriyordu. İkisine de ayrı ayrı en sevdikleri yemeklerden pişiriyor, en sevdikleri hikayeleri okuyor, en sevdikleri filmleri izlettiriyordu. Hatta ayrılırken bir öpücük onun yanağına kondururken bir öpücük de kendisinin yanağına konduruyordu. Kimseyle paylaşmak istemediği öpücükler… Ve önce hep ona… Sıralama; ikisine de eşit davranmaya ne kadar dikkat ederse etsin atladığı detaydı bu…
Fark etmediğini sanıyordu ama ediyordu. Herkes öyle sanıyordu. Ama o her şeyin ayırdındaydı. Sadece kardeşini kendisinden daha çok sevdiklerinin değil; onu sevdiklerinin, kendisine ise sadece katlandıklarının da farkındaydı. Bunu kendisine sezdirmemek için sarf edilen çabanın da…
Hatta bilhassa ebeveynlerinin, kendi duygu durumlarının farkında olmadıklarının da farkındaydı. Bilerek, planlayarak yapıyor değillerdi ayrımcılıklarını. Ana babaydılar sonuçta. Kendisi de evlat, her şeye rağmen. Evlat olsa sevilmez dedikleri türden ama işte evlat… İçlerindeki bir duygu, bir düşünce, bir içgüdü yahut henüz tam olarak tanımlayamadığı başka bir şeyler yüzünden onu kabullenemiyorlardı bir türlü. Barizdi. Belliydi. Emindi.
Oysa bütün bu olanlar onun suçu değildi. Böyle doğmuş olmak kendisinin tercihi değildi. İkizinin olmasını, ikiz olmayı kendisi seçmemişti. Onun kendisinden daha iyi gelişmiş olması kendi hatası değildi. Asla. Tanrı bile adil davranmamıştı ona. Ama artık sıkılmıştı. Sıkılmak basit kaçan bir tabir… Durumu indirgiyor; hayır: Yorulmuştu. Hayır, hayır: Kızgındı! Buna bir son vermesi gerekiyordu artık. Kesin olarak. Geri dönüşsüz…
Geceyi bekledi.
Kardeşini uyandırmamaya dikkat ederek, ağır ve emin hareketlerle yataktan doğruldu. Gündüz, meyve soyarken düşürmüş de farkına varmamış gibi yaptığı yaptığı bıçağı, yatağın altından almak üzere eğildi. Eline aldı. Suç ortağı; keskin, ince ama sertti. Kendisinin aksine iyi tasarlanmıştı. Bunu düşününce acı bir gülümseme kondu dudaklarına.
Ağır adımlarla aynaya doğru ilerlemeye başladı. Yan taraftan gelen hafif horlama sesi kulağına ilişti. Rahatlamıştı. Kardeşinin uykusu iyice ağırlaşmış olmalıydı. Vücudu üzerindeki kontrolü de belirgin şekilde artmıştı. Adımlarını daha rahat, daha bir özgüvenle atmaya başladı. Aynanın önüne geldiğinde böyle bir an için; uzun sayılabilecek bir süre durakladı. Aynadaki yansımayı inceledi. Bitirmek için acele etmedi. Vakti vardı. Evdeki herkes gibi kardeşi de derin uykudaydı. Bu sondu. Vedaydı.
Kalbe saplanan vedalar son bir sözle değil, son bir içli bakışla biterdi. Bu o bakıştı. Sonra; artık zamanının geldiğini düşünerek bıçağı havaya kaldırdı. İki eliyle sıkıca kavrayarak, sivri ucu aşağı gelecek şekilde geriye; göğsünün soluna, kendi kalbinin attığı yerin daha soluna doğru tuttu. Her ne kadar öncesinde uzun uzadıya planlanmış da olsa, gelişimi itibariyle ani bir devinimle ve olanca gücüyle, bıçağın sivri ucunu, iki ayrı kafa ve iki ayrı kalp haricinde paylaştıkları ortak bedenlerinin, siyam ikizi kardeşinin kalbinin bulunduğu kısmına sapladı!..
••• Korku Hikayesi • İkiz
Sinan Özgenç / Tıkırtı
[…] İkiz […]
[…] İkiz […]
[…] İkiz […]