Cin Yakmanın Güçlü Ayetleri – Şeytan ve Cinlerden Korunma Yöntemleri
Cin yakan ayetler arasında en etkili olanları ve okunma yöntemlerini bu makalede bulabilirsiniz. Cinlerden korunmak için bu ayetleri okuyun. | Cin Yakma
Kim okursa yahut kime okunursa bedeninde cin varsa yanar. 6 ay boyunca her gün suya ve yağa okunmalıdır. Okunan yağ vücuda sürülmeli, su içilmelidir. Aşağıdaki listeye tıklayarak cin yakma ayetlerinin Arapça yazılışı, okunuşu ve anlamlarını inceleyebilirsiniz.
Bakara 255 – Ayetel Kürsi

Okunuşu: (A)llâhu lâ ilâhe illâ huve-lhayyu-lkayyûm(u)(c) lâ te/ḣużuhu sinetun velâ nevm(un)(c) lehu mâ fî-ssemâvâti vemâ fi-l-ard(i)(k) men że-lleżî yeşfe’u ‘indehu illâ bi-iżnih(i)(c) ya’lemu mâ beyne eydîhim vemâ ḣalfehum(s) velâ yuhîtûne bişey-in min ‘ilmihi illâ bimâ şâ(e)(c) vesi’a kursiyyuhu-ssemâvâti vel-ard(a)(s) velâ yeûduhu hifzuhumâ vehuve-l’aliyyu-l’azîm(u)
Anlamı: Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri (yaptıklarını ve yapacaklarını) bilir. Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. (O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir.) Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na güç gelmez. O, yücedir, büyüktür.
Bakara 266

Okunuşu: Eyeveddu ehadukum en tekûne lehu cennetun min naḣîlin vea’nâbin tecrî min tahtihe-l-enhâru lehu fîhâ min kulli-śśemerâti veesâbehu-lkiberu velehu żurriyyetun du’afâu feasâbehâ i’sârun fîhi nârun fahterakat(k) keżâlike yubeyyinu(A)llâhu lekumu-l-âyâti le’allekum tetefekkerûn(e)
Anlamı: Herhangi biriniz ister mi ki, içerisinde her türlü meyveye sahip bulunduğu, içinden ırmaklar akan, hurma ve üzüm ağaçlarından oluşan bir bahçesi olsun; himayeye muhtaç çocukları var iken ihtiyarlık gelip kendisine çatsın; derken bağı ateşli (yıldırımlı) bir kasırga vursun da orası yanıversin? Allah, düşünesiniz diye size âyetlerini böyle açıklıyor.
Ali İmran 10, 181, 182

Okunuşu: İnne-lleżîne keferû len tuġniye ‘anhum emvâluhum velâ evlâduhum mina(A)llâhi şey-â(en)(s) veulâ-ike hum vekûdu-nnâr(i) Anlamı: İnkâr edenlerin malları da evlatları da, Allah’ın azabına karşı kendilerine hiç bir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar, cehennemin yakıtıdırlar.

Meali: 181: “Allah fakirdir, biz ise zenginiz” diyenlerin sözünü Allah elbette işitmiştir. Onların bu söylediklerini de, haksız yere peygamberleri öldürmelerini de yazacağız ve kendilerine: “Tadın o yakıcı cehennem azabını!” diyeceğiz. 182: Bu yakıcı azap, bizzat kendi ellerinizle âhirete gönderdiğiniz suç ve günahlarınızın karşılığıdır. Yoksa Allah kullarına asla zulmetmez.
Nisa 56

Okunuşu: İnne-lleżîne keferû bi-âyâtinâ sevfe nuslîhim nâran kullemâ nadicet culûduhum beddelnâhum culûden ġayrahâ liyeżûkû-l’ażâb(e)(k) inna(A)llâhe kâne ‘azîzen hakîmâ(n) Anlamı: Şüphesiz âyetlerimizi inkâr edenleri biz ateşe atacağız. Derileri yanıp döküldükçe, azabı tatmaları için onların derilerini yenileyeceğiz. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Maide 37

Okunuşu: Yurîdûne en yaḣrucû mine-nnâri vemâ hum biḣâricîne minhâ(s) velehum ‘ażâbun mukîm(un) Anlamı: Ateşten çıkmak isterler ama ondan çıkabilecek değillerdir. Onlara sürekli bir azap vardır.
Enam 128

Okunuşu: Veyevme yahşuruhum cemî’an yâ ma’şera-lcinni kadi-stekśertum mine-l-ins(i)(s) vekâle evliyâuhum mine-l-insi rabbenâ-stemte’a ba’dunâ biba’din vebelaġnâ ecelenâ-lleżî eccelte lenâ(c) kâle-nnâru meśvâkum ḣâlidîne fîhâ illâ mâ şâa(A)llâh(u)(k) inne rabbeke hakîmun ‘alîm(un).
Anlamı: Onların hepsini bir araya toplayacağı gün şöyle diyecektir: “Ey cin topluluğu! İnsanlardan pek çoğunu saptırıp aranıza kattınız.” Onların insanlardan olan dostları, “Ey Rabbimiz! Bizler birbirimizden yararlandık ve bize belirlediğin süremizin sonuna ulaştık” diyecekler. Allah da diyecek ki: “Allah’ın diledikleri (affettikleri) hariç, içinde ebedî kalmak üzere duracağınız yer ateştir.” Ey Muhammed! Şüphesiz senin Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
Enfal 50

Okunuşu: Velev terâ iż yeteveffâ-lleżîne keferû(ﻻ)-lmelâ-iketu yadribûne vucûhehum veedbârahum veżûkû ‘ażâbe-lharîk(i). Anlamı: Melekler, kâfirlerin yüzlerine ve artlarına vura vura ve “haydi tadın yangın azabını” diyerek canlarını alırken bir görseydin.
İbrahim 15, 16, 17, 49, 50

Okunuşu: 15: Vesteftehû veḣâbe kullu cebbârin ‘anîd(in) 16: Min verâ-ihi cehennemu veyuskâ min mâ-in sadîd(in) 17: Yetecerra’uhu velâ yekâdu yusîġuhu veye/tîhi-lmevtu min kulli mekânin vemâ huve bimeyyit(in)(s) vemin verâ-ihi ‘ażâbun ġalîz(un) Anlamı: 15: Peygamberler, düşmanlarına karşı Allah’tan yardım istedi, Allah da onlara yardım etti; sonunda bütün inatçı zorbalar hüsrâna uğrayıp, perişan oldu gitti. 16: Bu perişanlığın ardından cehennem azabı gelecek; orada onlara kanlı ve irinli su içirilecek. 17: O berbat suyu azar azar yudumlamaya çalışacak, fakat bir türlü boğazından geçiremeyecek. Ayrıca ölüm onu dört bir yandan kuşatacak; fakat, ölmek istese bile, asla ölüp kurtulamayacak! Ardından da daha şiddetli bir azap gelecek.

Okunuşu: Veterâ-lmucrimîne yevme-iżin mukarranîne fî-l-asfâd(i) Anlamı: O gün, suçluları zincirlere vurulmuş olarak görürsün.

Okunuşu: Serâbîluhum min katirânin vetaġşâ vucûhehumu-nnâr(u) Anlamı: Gömlekleri katrandandır. Yüzlerini de ateş bürüyecektir.
Hicr 16, 17

Okunuşu: Velekad ce’alnâ fî-ssemâ-i burûcen vezeyyennâhâ linnâzirîn(e) Anlamı: Andolsun, biz gökte burçlar yaptık ve onu, bakanlar için süsledik.

Okunuşu: Vehafiznâhâ min kulli şeytânin racîm(in) Anlamı: Onu kovulmuş her şeytandan koruduk.
Kehf 29

Okunuşu: Vekuli-lhakku min rabbikum(s) femen şâe felyu/min vemen şâe felyekfur(c) innâ a’tednâ lizzâlimîne nâran ehâta bihim surâdikuhâ(c) ve-in yesteġîśû yuġâśû bimâ-in kelmuhli yeşvî-lvucûh(e)(c) bi/se-şşerâbu vesâet murtefekâ(n). Anlamı: De ki: “Hak, Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin.” Biz zalimlere öyle bir ateş hazırladık ki, onun alevden duvarları kendilerini çepeçevre kuşatmıştır. (Susuzluktan) feryat edip yardım dilediklerinde, maden eriyiği gibi, yüzleri yakıp kavuran bir su ile kendilerine yardım edilir. O ne kötü bir içecektir! Cehennem ne korkunç bir yaslanacak yerdir.
Meryem 4

Okunuşu: Kâle rabbi innî vehene-l’azmu minnî veşte’ale-rra/su şeyben velem ekun bidu’â-ike rabbi şekiyyâ(n). Anlamı: O, şöyle demişti: “Rabbim! Şüphesiz kemiklerim gevşedi. Saçım sakalım ağardı. Sana yaptığım dualarda (cevapsız bırakılarak) hiç mahrum olmadım.”
Taha 98

Okunuşu: İnnemâ ilâhukumu(A)llâhu-lleżî lâ ilâhe illâ hu(ve)(c) vesi’a kulle şey-in ‘ilmâ(n). Anlamı: Sizin ilâhınız ancak kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayan Allah’tır. O, ilmiyle her şeyi kuşatmıştır.
Enbiya 39, 68, 98

Okunuşu: Lev ya’lemu-lleżîne keferû hîne lâ yekuffûne ‘an vucûhihimu-nnâra velâ ‘an zuhûrihim velâ hum yunsarûn(e). Anlamı: İnkâr edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamayacakları ve hiçbir yardım da görmeyecekleri vakti bir bilseler!

Okunuşu: Kâlû harrikûhu vensurû âlihetekum in kuntum fâ’ilîn(e). Anlamı: (İçlerinden bazıları), “Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın da ilâhlarınıza yardım edin” dediler.

Okunuşu: İnnekum vemâ ta’budûne min dûni(A)llâhi hasabu cehenneme entum lehâ vâridûn(e). Anlamı: Hiç şüphesiz siz ve Allah’tan başka kulluk ettikleriniz cehennem odunusunuz. Siz oraya varacaksınız.
Hac 9, 19, 22


Okunuşu: Śâniye ‘itfihi liyudille ‘an sebîli(A)llâh(i)(s) lehu fî-ddunyâ ḣizy(un)(s) venużîkuhu yevme-lkiyâmeti ‘ażâbe-lharîk(i). Anlamı: İnsanlardan öylesi de vardır ki, bir ilmi, bir yol göstericisi, aydınlatıcı bir kitabı olmadığı hâlde kibirlenerek insanları Allah’ın yolundan saptırmak için, Allah hakkında tartışmaya kalkar. Ona dünyada bir rezillik vardır. Ona kıyamet gününde de yangın azabını tattıracağız.

Okunuşu: Hâżâni ḣasmâni-ḣtesamû fî rabbihim(s) felleżîne keferû kutti’at lehum śiyâbun min nârin yusabbu min fevki ruûsihimu-lhamîm(u). Anlamı: İşte bu iki grup, Rableri hakkında tartışmakta olan iki karşıt topluluktur: Kâfirlere cehennemde ateşten elbiseler biçilecek, başlarının üzerinden de kaynar su dökülecektir.

Okunuşu: Kullemâ erâdû en yaḣrucû minhâ min ġammin u’îdû fîhâ veżûkû ‘ażâbe-lharîk(i). Anlamı: Her ne zaman cehennemden, o ızdıraptan çıkmak isteseler, oraya geri döndürülürler ve onlara, “Tadın yangın azabını” denilir.
Müminun 103, 104

Okunuşu: Emen ḣaffet mevâzînuhu feulâ-ike-lleżîne ḣasirû enfusehum fî cehenneme ḣâlidûn(e). Anlamı: Kimlerin de tartıları hafif gelirse, işte onlar da kendilerini ziyana uğratanların ta kendileridir. Onlar cehennemde ebedî kalacaklardır.

Okunuşu: Telfehu vucûhehumu-nnâru vehum fîhâ kâlihûn(e). Anlamı: Ateş yüzlerini yalar ve onlar orada sırıtır kalırlar.
Neml 90

Okunuşu: Vemen câe bi-sseyyi-eti fekubbet vucûhuhum fî-nnâri hel tuczevne illâ mâ kuntum ta’melûn(e). Anlamı: Kimler de kötü amel getirirse, yüzüstü ateşe atılırlar. (Onlara), “Ancak yaptıklarınızın karşılığını görüyorsunuz” (denir.)
Ankebut 24

Okunuşu: Femâ kâne cevâbe kavmihi illâ en kâlû-ktulûhu ev harrikûhu feencâhu(A)llâhu mine-nnâr(i)(c) inne fî żâlike leâyâtin likavmin yu/minûn(e). Anlamı: (İbrahim’in) kavminin cevabı, “Onu öldürün veya yakın” demekten ibaret oldu. Allah da onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ibretler vardır.
Ahzab 66


Okunuşu: Yevme tukallebu vucûhuhum fî-nnâri yekûlûne yâ leytenâ eta’na(A)llâhe veeta’nâ-rrasûlâ. Anlamı: Yüzlerinin ateşte bir yandan bir yana döndürüleceği gün, “Keşke Allah’a ve Resûl’e itaat edeydik” diyecekler.
Fatır 36, 37

Okunuşu 36: Velleżîne keferû lehum nâru cehenneme lâ yukdâ ‘aleyhim feyemûtû velâ yuḣaffefu ‘anhum min ‘ażâbihâ(c) keżâlike neczî kulle kefûr(in). Anlamı: 36: İnkâra saplanmış olanlara gelince, onlar için cehennem ateşi vardır. Ne haklarında ölüm kararı verilir ki ölüp de azaptan kurtulsunlar. Ne de tattıkları azaptan en küçük bir eksiltme ve hafifletme olur. Biz, Allah’ı ve nimetlerini inkâr eden her nankörü işte böyle cezalandırırız.
Okunuşu 37: Vehum yastariḣûne fîhâ rabbenâ aḣricnâ na’mel sâlihan ġayra-lleżî kunnâ na’mel(u)(c) eve lem nu’ammirkum mâ yeteżekkeru fîhi men teżekkera vecâekumu-nneżîr(u)(s) feżûkû femâ lizzâlimîne min nasîr(in). Anlamı 37: Orada avazlarının çıktığı kadar yüksek sesle feryat edecekler: “Rabbimiz! Ne olur, bizi buradan çıkar ve dünyaya geri gönder de, daha önce yaptıklarımızın yerine sâlih ameller işleyelim!” Allah da onlara: “Size, düşünüp öğüt alacak bir kişinin, düşünüp öğüt alabileceği bir ömür vermedik mi? Hem size uyarıcı bir peygamber de gelmişti. O halde tadın azabı! Artık zâlimler için hiçbir yardımcı yoktur” buyuracak.
Saffat 1 … 10


Okunuşu: 1: Ve-ssâffâti saffâ(n). 2: Fe-zzâcirâti zecrâ(n). 3: Fe-ttâliyâti żikrâ(n). 4: İnne ilâhekum levâhid(un). 5: Rabbu-ssemâvâti vel-ardi vemâ beynehumâ ve rabbu-lmeşârik(i). 6: İnnâ zeyyennâ-ssemâe-ddunyâ bizînetin(i)lkevâkib(i). 7: Ve hifzan min kulli şeytânin mârid(in). 8: Lâ yessemme’ûne ilâ-lmele-i-l-a’lâ veyukżefûne min kulli cânib(in). 9: Duhûrâ(an)(s) velehum ‘ażâbun vâsib(un). 10: İllâ men ḣatife-lḣatfete feetbe’ahu şihâbun śâkib(un).
Anlamı: 1: Yemin olsun saf saf dizilenlere, 2: Haykırıp sürenlere, 3: Zikir okuyanlara ki, 4: Sizin ilâhınız tek bir ilâhtır. 5: O, göklerin, yerin ve bunlar arasında bulunan her şeyin Rabbi, aynı şekilde doğuların da Rabbidir. 6: Şüphesiz biz yere en yakın göğü muhteşem güzelliklerle, parlak birer inci demeti gibi ışıldayan yıldızlarla süsledik.
7: O göğü her türlü azgın ve isyânkâr şeytana karşı koruduk. 8: Bu sebepledir ki onlar yükselip yüce melekler meclisini dinleyemezler. Her ne zaman dinlemeye kalkışsalar, her taraftan alevli yıldızlarla taşlanırlar. 9: Son derece alçaltılmış, onurları kırılmış bir halde oradan kovulup atılırlar. Hem onlar için devamlı bir azap vardır. 10: Ancak kulak hırsızlığıyla meleklerin konuşmalarından bir şey kapan olursa, onu da derhal yakıcı ve delip geçici bir ışın kovalayıp yok eder.
Zümer 16, 19

Okunuşu: Lehum min fevkihim zulelun mine-nnâri vemin tahtihim zulel(un)(c) żâlike yuḣavvifu(A)llâhu bihi ‘ibâdeh(u)(c) yâ ‘ibâdi fettekûn(i). Anlamı: Onlar için üstlerinde ateşten katmanlar, altlarında (ateşten) katmanlar vardır. İşte Allah, kullarını bununla korkutur. Ey kullarım, bana karşı gelmekten sakının.

Okunuşu: Efemen hakka ‘aleyhi kelimetu-l’ażâbi efeente tunkiżu men fî-nnâr(i). Anlamı: Hakkında azap kararı kesinleşmiş kişi, hiç kendisine cennet müjdelenen gibi olur mu? Şimdi, ateş örtüleri içinde kalmış kimseyi oradan sen mi kurtaracaksın?
Mümin 6, 72

Okunuşu: Ve keżâlike hakkat kelimetu rabbike ‘alâ-lleżîne keferû ennehum ashâbu-nnâr(i). Anlamı: Rabbinin inkâr edenler hakkındaki: “Onlar ateşin yârân ve yoldaşlarıdır” sözü gerçekleşmiş olacak.

Okunuşu: Fî-lhamîmi śümme fî-nnâri yuscerûn(e). Anlamı: Kaynar suyun içine! Sonra da ateşte cayır cayır yakılacaklar.
Fussilet 40

Okunuşu: İnne-lleżîne yulhidûne fî âyâtinâ lâ yaḣfevne ‘aleynâ(k) efemen yulkâ fî-nnâri ḣayrun emmen ye/tî âminen yevme-lkiyâme(ti)(c) i’melû mâ şi/tum(s) innehu bimâ ta’melûne basîr(un). Anlamı: Âyetlerimiz konusunda doğru yoldan sapanlar bize asla gizli kalmaz. Düşünün bakalım; kıyâmet günü ateşin içine atılan mı daha iyidir, yoksa büyük duruşmaya tam bir güven içinde gelen mi? İstediğinizi yapın; hiç şüphe yok ki O, bütün yaptıklarınızı görmektedir.
Duhan 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50

43: İnne şecerate-zzakkûm(i) 44: Ta’âmu-l-eśîm(i) 45: Kelmuhli yaġlî fî-lbutûn(i) 46: Keġalyi-lhamîm(i)
47: Ḣużûhu fa’tilûhu ilâ sevâ-i-lcahîm(i) 48: Śumme subbû fevka ra/sihi min ‘ażâbi-lhamîm(i) 49: Żuk inneke ente-l’azîzu-lkerîm(u) 50: İnne hâżâ mâ kuntum bihi temterûn(e)i
Anlamı:
43: Doğrusu zakkûm ağacı, 44: O günahkâr kâfirlerin yiyeceği olacaktır. 45: Eritilmiş maden gibidir; karınlarda fokurdar. 46: Kaynar suyun fokurdayışı gibi. 47: Ey zebânîler! Tutun onu, kızgın alevli cehennemin ortasına sürükleyin!” 48: “Sonra da azap olarak başından aşağı kaynar suyu dökün!”
49: Tat, bakalım; hani sen kendince güya üstündün, şerefliydin! 50: İşte hakkında şüphelenip durduğunuz gerçek buydu!
Muhammed 15

Okunuşu: Meśelu-lcenneti-lletî vu’ide-lmuttekûn(e)(s) fîhâ enhârun min mâ-in ġayri âsinin ve enhârun min lebenin lem yeteġayyer ta’muhu ve enhârun min ḣamrin leżżetin lişşâribîne ve enhârun min ‘aselin musaffâ(en)(s) velehum fîhâ min kulli-śśemerâti ve maġfiratun min rabbihim(s) kemen huve ḣâlidun fî-nnâri ve sukû mâen hamîmen fekatta’a em’âehum.
Anlamı: Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?
Necm 1

Okunuşu: Ve-nnecmi iżâ hevâ. Anlamı: İnmekte olan yıldıza yemin olsun…
Kamer 4

Okunuşu: Ve lekad câehum mine-l-enbâ-i mâ fîhi muzdecer(un). Anlamı: Andolsun, onlara içinde caydırıcı tehditlerin bulunduğu haberler geldi.
Rahman 31, 32, 33, 34, 35


Okunuşu: Senefruġu lekum eyyuhâ-śśekalân(i). Anlamı: Yakında sizi de hesaba çekeceğiz, ey cinler ve insanlar!


Okunuşu: Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i). Anlamı: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Okunuşu: Yâ ma’şera-lcinni vel-insi ini-steta’tum en tenfużû min aktâri-ssemâvâti vel-ardi fenfużû(c) lâ tenfużûne illâ bisultân(in). Anlamı: Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz.

Okunuşu: Febi-eyyi âlâ-i rabbikumâ tukeżżibân(i). Anlamı: O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?

Okunuşu: Yurselu ‘aleykumâ şuvâzun min nârin ve nuhâsun felâ tentesirân(i). Anlamı: Üzerinize dumansız bir ateş alevi ve erimiş bir bakır gönderilir de ne yapsanız Allah’ın azabından kurtulamaz, kendinize yardım edecek kimse de bulamazsınız.
Vakıa 51, 52, 53, 54

Okunuşu: Śumme innekum eyyuhâ-ddâllûne-lmukeżżibûn(e). Anlamı: Sonra, siz ey sapıklar, yalanlayanlar!

Okunuşu: Leâkilûne min şecerin min zakkûm(in). Anlamı: O zakkûm ağacının meyvesinden mutlaka yiyeceksiniz.

Okunuşu: Femâli-ûne minhâ-lbutûn(e). Anlamı: Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.

Okunuşu: Feşâribûne ‘aleyhi mine-lhamîm(i). Anlamı: Üstüne de o kaynar sudan içeceksiniz.
Mülk 5

Okunuşu: Ve lekad zeyyennâ-ssemâe-ddunyâ bimesâbîha ve ce’alnâhâ rucûmen lişşeyâtîn(i)(s) ve a’tednâ lehum ‘ażâbe-sse’îr(i). Anlamı: Andolsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık.
Cin 8, 9, 14, 15

Okunuşu: 8: Ve ennâ lemesnâ-ssemâe fevecednâhâ muli-et harasen şedîden ve şuhubâ(n) 9: Ve ennâ kunnâ nak’udu minhâ mekâ’ide lissem’(i)(s) femen yestemi’i-l-âne yecid lehu şihâben rasadâ(n). Anlamı 8: Doğrusu biz, melekleri dinlemek için göğe yükselmek istedik. Bir de ne görelim: Orası sert ve güçlü bekçilerle, alev fışkırtan mermilerle dopdolu. 9: Oysa önceleri biz, haber dinlemek için orada oturacak yerler bulup otururduk. Fakat şimdi, Kur’an inmeye başladıktan sonra, artık kim göğe çıkıp melekleri dinlemeye kalksa, kendisini gözetleyen bir alev topuyla karşılaşıyor!

Okunuşu 14: Ve ennâ minnâ-lmuslimûne ve minnâ-lkâsitûn(e)(s) femen esleme feulâ-ike teharrav raşedâ(n) 15: Ve emâ-lkâsitûne fekânû licehenneme hatabâ(n) Anlamı 14: İçimizde Allah’a teslimiyet yolunu seçenler de var, doğru yolu terk eden zâlimler de. Kim teslimiyet yolunu seçip Allah’ın emirlerine boyun eğerse, işte onlar doğru yolu arayıp bulmuş olanlardır. 15: Doğru yolu terk eden zâlimler ise cehenneme odun olacaklardır.
Buruc 10

Okunuşu: İnne-lleżîne fetenû-lmu/minîne velmu/minâti śümme lem yetûbû felehum ‘ażâbu cehenneme ve lehum ‘ażâbu-lharîk(i). Anlamı: Şüphesiz mü’min erkeklerle mü’min kadınlara işkence edip, sonra da tövbe etmeyenlere; cehennem azabı ve yangın azabı vardır.
Tarık 1, 2, 3

Okunuşu 1: Ve-ssemâ-i ve-ttârik(i) 2: Vemâ edrâke mâ-ttârik(u) 3: Ennecmu-śśâkib(u) Anlamı 1: Göğe ve târıka andolsun. 2: Târıkın ne olduğunu sen ne bileceksin? 3: O, (ışığıyla karanlığı) delen yıldızdır.
Leyl 14,15, 16

Okunuşu 14: Fe-enżertukum nâran telezzâ 15: Lâ yaslâhâ illâ-l-eşkâ 16: Elleżî keżżebe ve tevellâ. Anlamı: 14: Sizi alevler saçan ateşe karşı uyardım. 15, 16: O ateşe, ancak yalanlayıp yüz çeviren en bedbaht kimse girer.
Hümeze 4, 5, 6, 7, 8

Okunuşu 4: Kellâ(s) leyunbeżenne fî-lhutame(ti) 5: Vemâ edrâke mâ-lhutame(tu) 6: Nâru(A)llâhi-lmûkade(tu) 7: Elletî tettali’u ‘alâ-l-ef-ide(ti) 8: İnnehâ ‘aleyhim mu/sade(tun). Anlamı: 4: Hayır! Öyle zannetmesin! Mutlaka o Hutame’ye atılacaktır. 5: Hutame’nin ne olduğunu bilir misin? 6: O, Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir. 7: Bir ateş ki, acısı tâ gönüllere işleyip yakar. 8: Bu ateş, bir daha asla çıkamayacakları halde onların üzerine kapatılıp kilitlenecek.