Ağca Han: Efsanedeki Bey
Bir yıl fırtınalı bir günde kız yine yola çıkar ama esinti kavalın ezgilerini alıp farklı yönlere götürdüğü için sesin ne yandan geldiğini anlayamaz.
Bir yıl fırtınalı bir günde kız yine yola çıkar ama esinti kavalın ezgilerini alıp farklı yönlere götürdüğü için sesin ne yandan geldiğini anlayamaz.
Ağan: Yakarma, Tanrı’ya yalvarma. Bazı kaynaklarda ise bu sözcüğün “Tövbe” etmek içeriği ön plana çıkar.
Ağal, kutlu sayılan ruhların insanlara yardımcı olacağı inanışına dayanır. Ata ruhlarına saygı gösterme anlayışı ile bağlantılı bir uygulamadır.
Ağaç İyesi’nin tüm bedeni ağaç kabuklarıyla ve kıllarla, sık tüylerle kaplıdır. Tüm gövdesine yapraklar yapışmış, saçı sakalı birbirine karışmıştır.
İki nehrin kavşağında bulunan bir adacığın tam ortasında, yan yana duran iki ağaç arasına düşen yıldırımlar sonrasında beş tane çadır belirir.
Kıpçak kelimesi “ağaç kovuğu” demektir. Annesi, Kıpçak’ı bir adanın ortasındaki ağacın kovuğunda doğurmuştur. Kıpçaklar da onun soyundan türemişlerdir.
Yerle göğü birbirine bağlayan ağacın dallarında, iki başlı bir kartal – Öksökö – yuva yapmıştır. Bu kartalın görevi, gökleri korumaktır.
Afrasyab, İran efsanelerinde Türklerin kağanı olarak anılır. Yetenekli bir savaşçı ve komutandır. Turan (Türk) ülkesinin hakanı ve Farsların baş düşmanı olarak tanıtılır.
Adsız Hatun’un, Adsızlar’a (henüz kahramanlık gösteremediği için ad alamayan çocuklara) ilişeceğinden ve onlara zarar vereceğinden korkulur.
Sibirler’de “Adsız Hanım” adlı kötü bir ruh bulunmaktadır. Ad nesnenin bir anlamda ruhudur, onun bir parçasıdır ve aralarında bir bağ vardır.
Yakutların çocuğa geçici adını doğumdan üç ay sonra, gerçek adını da ok atmaya başlayınca vermeleri geleneği günümüzde bazı yörelerde sürdürülmektedir.
Adapa, bir gün Tanrı’nın huzuruna çağrılır ve önüne ölümsüzlük içeceği getirilir. Adapa’nın bunları reddetmesi üzerine Tanrı nedenini sorar.